Halkaseçerken, çocuğun rahatça tutabilmesi için kalınlıklarına dikkat etmek gerekir, kesit çapı 2 cm'yi geçmemelidir. Jimnastik halkaları. Çocuk spor malzemeleri. Çok fonksiyonlu spor kompleksleri, çocuğun yaşına ve tercihlerine göre seçilmesi gereken çeşitli ek mermilerle donatılmıştır.
Bu oyun aynı zamanda ince motor becerilerinin gelişimi için de harikadır. Serbest çizim. Bebeğinize kâğıt ve boya kalemleri verip kendi başına boyama yapması için serbest bırakın. Bu, çocuğunuzun yaratıcılığını açığa çıkarmasına olanak sağlayacak ve çocuğunuz tek başına oyun oynamanın tadına varacaktır.
Oyuntemelli değerlendirme, çocuğun tek başına, akranlarıyla, ebeveynleriyle . ya da diğer bakıcılarla serbest veya özel oyunlarda nasıl oynadığının gözlenmesine . dayalı alternatif gelişim değerlendirmesidir.
OYUNVE OYUNCAK ÇOCUKTA OYUN VE OYUNCAK OYUN Oyun, çocuğa hiç kimsenin öğretemeyeceği konuları,kedi deneyimleriyle öğrenmesi yöntemidir. Oyun, sonucu düşünülmeden, eğlenmek amacıyla yapılan hareketlerdir. Oyun, iş in karşıtı olarak düşünülmektedir; çünkü iş te belli sonuç söz konusudur. Piaget ye göre oyun,bir uyumdur Oyunun Bedensel Değeri : Çocuğun kas
Tek başına oyun oynayabilmek çocuğun özgüveni ve hayal gücü gelişimi açısından oldukça önemli. Her sıkıldığında anne – babasına koşarak onu eğlendirmesini beklemektense kendi hayal dünyasını geliştirmesine olanak sağlar ve kendi başına problem çözme becerilerinin gelişmesine yardımcı olur. Oyunlarında size bağlı, sürekli yanınızda olmak isteyen
cash. Bu gün ülkenin birbirinden farklı illerinde yaşayan kadınlar sosyal medya aracılığıyla önemli uzmanlardan çocuk büyütmeye dair görüş, yaklaşım ve metot öğrenebiliyorlar. Doç. Dr. Saniye Bencik Kangal hem bir akademisyen hem de deyim yerindeyse geniş kitleleri etkileyebilen bir sosyal medya fenomeni. Kendisiyle ebeveynlere yaptığı kılavuzluğuna dair keyifli bir sohbet Hanım sizi tanıyabilir miyiz?Uzun bir öğrenim hayatım oldu. O kadar uzun ki hala devam ediyor. 2003 yılında Hacettepe Üniversitesi Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Bölümü’nden mezun oldum. Sağlık Bilimleri Enstitüsü Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Programı’ndan 2006 yılında yüksek lisansımı, aynı programdan 2010 yılında doktora derecelerini aldım. 2011 yılında öğretim görevlisi, 2014 yılında yardımcı doçent, 2017 yılında doçent Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktayım. Aynı zamanda Çocuk Gelişimi Bölümü bünyesinde normal gelişim gösteren ve üstün yetenekli çocuklar ve aileleri için gelişim takibi, danışmanlık ve eğitim hizmeti ve oyun, çocuk edebiyatı, üstün yetenekli çocuklar, okul öncesi eğitim alanlarında teorik ve pratik çalışmalar yürüterek, ilgili alanlarda ailelere ve eğitimcilere yönelik seminerler, hizmet içi eğitimler vermekte ve atölye çalışmaları düzenlemekteyim. Mesleğimi çok ama çok seviyorum. Ama daha çok sevdiklerim var bu hayatta. Oğlum ve ailem…Ne zaman anne oldunuz? Sosyal medyada yüz binlerce takipçiniz var, nasıl başladı bu yolculuk?2013 yılında sıfatların en güzelini alarak “anne” oldum. O dönemlerde sosyal medyada birçok anne deneyimlerini paylaşıyor ve ben bir kısmından faydalanıyorum. Benim de o zamanlar “Sanish ne yapmish” isimli bir blogum vardı. Çünkü yazmayı, paylaşmayı hep sevdim ben. Bu blogun ve Instagram sayfamın adını ve içeriğini değiştirmeyi düşündüm. Bu düşünceyle 2014 yılında akademisyen anne isimli instagram hesabında akademisyenanne bilgilerimi deneyimlerimle harmanlayarak, anneler ve anne adaylarıyla paylaşımda bulunmaya başladım. Paylaşımlarım bir çok farklı sayfada yankı buldu ve anne çocuk kategorisinde popüler sayfalardan birisi oldu. Ama bu işi çok ciddeiye aldım ben. Beni takip eden her bir ebeveyne karşı bir sorumluluğum olduğunu düşünerek haftalık paylaşım planları hazırladığım zamanları biliyorum. Hala içerik üretmek, bir fayda sağlayabilmek için çok kafa yoruyorum. Çünkü benim için her bir takipçim çok özel…Saniye Hocam çocukla oyun oynamak, özellikle kent yaşamı içerisindeki günümüz ebeveynleri içerisinde, adeta bir mecburiyet... Zira sokak neredeyse bitti. Ebeveynlerin çocuklarına en iyisini verme arzusu, çocuğun sünger gibi çeken beyniyle birleşince, ortaya oyunlara dair önemli bir ihtiyaç çıkıyor. Malum menüyü devamlı yenilemeliyiz. Ebeveynlere oyun kurmaya dair bir çerçeve önermenizi istiyorum; nasıl ve neye göre oyun kurmalı ebeveynler?Oyun seçerken önemli olan iki faktör vardır. Bunlardan ilki “çocuğun ilgisi” ikincisi ise “gelişim düzeyi”dir. Seminerlerimde de sık sık bu konuya değinirim. Çocuk ilgisi olan nesneye yönelir ve çocuğun ilgi duyduğu nesne tehlikeli değilse oynanabilir. Örneğin çocuklar plastik leğenlere, elektrik süpürgesine, kaşıklara, tencere tavalara bayılırlar. Ve bunların hepsiyle harika oyunlar üretilebilir. Annelerimiz babalarımız bu konuda aslında oldukça yaratıcı. “leğenle oynanır mı hiç bırak onu yerine” demek uygun olmayan bir tutum. Onun yerine hadi leğene su doldurup içine top atalım sonra da kepçeyle topları yakalayalım demek” daha doğru olacaktır. Ne var sanki leğenle oynasa değil mi? İşte çocuk ilgilendiği nesneyle oynadığı zaman hem eğlenir hem gelişimi doğal ortamda, yaparak yaşayarak ve sevdiği aktiviteyle gelişim düzeyinin oyunla ilişkisi?Diyelim ki sosyal medyada tavşan olma oyunu gördünüz. Tavşan olup geometrik şekillerin üzerine zıplıyorlar ve kahkahalar havada uçuşuyor. Sizin çocuğunuz neden kahkahalarla zıplamasın değil mi? Hemen elektrik bandıyla yere kare daire üçgen yapıyorsunuz ama sizin çocuk zıplamıyor, dolayısıyla gülmüyor! Çünkü sizin çocuk daha 15 aylık ve çift ayak sıçrayamıyor! Eee bu da gelişimsel olarak normal aslında. Aslında o ebeveynde sıçramak yerine büyük adımlar atarak bu oyunu oynayabilir Jİşte ebeveynlerimizin bilmesi gereken çocukla oyun oynarken çocuğun gelişim düzeyini göz önünde tutmaktır. Başkasının çocuğu yapıyor diye kendi çocuğumuzu zorlamamalı. Onun ilgi, ihtiyaç ve gelişimi doğrultusunda oyunlar seçmeliyiz. Zaten çocuk büyüdükçe yani 3 yaşı devirdikten sonra kendi oyunlarını seçiyor, bağımsızlığını yavaş yavaş ilan çocuğunu iyi gözlemleyen bir anne-baba çocuğun büyüme sürecini gayet güzel anlamlandırabiliyor. Fakat bunu bir parça daha bilinçli yapmak isteyenler ya da akıllarında soruları olan ebeveynler için bir tavsiyeniz olabilir mi?Çok güzel bir soru...Türkiye’nin dört bir yanında devlet hastanelerde çocuk gelişimciler hizmet veriyorlar. Ek bir ücret ödemeden, aileler altı ayda bir gidip çocuğunun gelişimiyle ilgili bilgiler alabilir, sorularına en doğru kaynaklardan cevap bulabilirler. Burada vurgulamak isterim ki en doğru kaynak internet değildir!Çocuğu tüketen değil kendi oyununu da üreten biri olarak büyütmemizin yöntemleri nelerdir?Öncelikle ebeveynlerin önemli bir kısmında şöyle bir yanlış algı olduğunu belirterek bu soruyu cevaplamaya başlamak istiyorum. “Bu çocukla oynarsam tek başına oynamayı hiç öğrenemez.” Bunun yanlış bir düşünce tarzı olduğunu düşünüyorum. Çünkü çocuk özellikle 3 yaşına kadar tek başına vakit geçirebilecek, uzun uzun oyunlar kurup tek başına oynayabilecek olgunlukta değil. Hele ki yaşamın ilk 2 yılının “temel güven” gelişimi açısından önemini düşündüğümüzde anne- çocuk arasındaki olumlu etkileşimin değeri paha biçilemez. Peki bu olumlu iletişim ve etkileşim nasıl kurulacak elbette ki oyunla. Ama oyun dediğimiz de yanlış anlaşılmasın. İlla ki ponponları maşayla tutup kaba atmak gibi kuralları materyalleri olan oyunlardan bahsetmiyorum. Aslında çocuğun her anı bir oyun. Annesinin yüzünde elini gezdirip burnuna birden biip yapması, evde oynanan kovalamacalar, boğuşmalar, yerde yuvarlanmalar en güzel oyunlar arasında yaştan sonra çocuk yavaş yavaş kendi kendine vakit geçirmeye, -mış gibi oyunlar oynamaya, oyunlar kurmaya başlıyor. Oyuna sizi dahil etse bile rolünüzü çocuğunuz dağıtıyor. Hatta repliğinizi bile da söylediğim gibi önemli olan gelişim bilgisi. 2 yaşındaki normal gelişim gösteren bebeğin tek başına uzun süreli oyun oynamaması da normal 4 yaşında ki çocuğun oyunda repliğinize kadar vermesi hep söylediğimiz gibi çocuğumuz hayatının ilk yıllarında ebeveyne bağımlı ama ilerleyen yıllarda yavaş yavaş bağımsızlaşıyor. Önemli olan bebeklik döneminde her türlü ihtiyacını oyun da buna dahil bu kadar önemli oyun Saniye Hocam; bu durumun gelecekte çocuğun yaşamına ne gibi katkıları olabilir?Aslında çocukla oynamak onu anlamanın, onun dünyasına adım atmanın bir yolu. Anne ve babasıyla güvenli bağlar kurmuş bir çocuğun yetişkinlik döneminde kendine güvenen, bağımsız kararlar verebilen, verdiği bu kararların arkasında durabilen, farklılıklara saygı ile yaklaşabilen bireyler olmasını bekliyoruz. Köklerinden hissettiği güvenle bağımsız adımlar atabileceğine gelecek için değil, çocukluk insanın hayatının önemli bir zaman dilimi, niçin mutlu geçirmesin ki, ne güzel oyunla mutlu oluyor çocuklar, ee oynasınlar o zaman, öyle değil mi?Aynen öyle Derya Hanım...Sizin oyunla ilgili bir mobil uygulamanız var sanıyorum. Biraz ondan bahseder misiniz?Evet bana mutluluk veren işlerden birisi de akademisyen anne uygulaması oldu. Bu uygulamada ebeveynlerin evde oynadıkları oyunları paylaşabilecekleri ve birbirlerine yorumlar bırakabilecekleri bir “oyun duvarı” var. Ayrıca benim oyun videolarım, materyal geliştirme önerilerim, çocuk gelişimine yönelik bilgilendirici içerikteki videolarım da ayrı bir sekmede yer çok kollektif çalışan bir uygulamadan bahsediyorsunuz?Aynen öyle. Akademisyen anne uygulaması aslında bir ilke imza attı. Ebeveynlerin birbirleriyle oyun paylaşabilmesi ve sadece çocuk ve oyuna yönelik olarak hazırlanmış olması yönleriyle Türkiye’deki hazırlanmış ilk mobil aplikasyon oldu. Tabi bunda eşimin ve nokta ajansın tartışmasız emeği çok... Böyle bir işte imzamın olması beni inanılmaz mutlu ediyor. Şu anda yüz bine yakın kullanıcısı var. Düşünsenize çocuğumla ne oynasam diye düşünürken yaşlara göre oyunların sınıflandığı sekmeler ve sizin gibi ebeveynlerin oyun paylaştığı bir sistem var. Bir hayaldi bu ama gerçek oldu...Müthiş bir etki alanınız var sosyal medyada, yüz binlerce ebeveynin yaşamlarına dokunuyorsunuz. Bazen o oyunların, nasıl desem, o çocuklar bir oturuşta bir kilo et yese ondan daha değerli olduğunu düşünmüşümdür. Ne tür reaksiyonlar alıyorsunuz, örneğin çocukla oynamıyorduk farkındalığımız arttı gibi geri dönüşler oluyor mu?Öncelikle güzel sözleriniz için çok teşekkür ediyorum. Benim sosyal medya macerama devam etmemdeki itici güç onlardan aldığım geri dönüşler aslında. Çok yoğun bir çalışma hayatım var. Bazen ne diye uğraşıyorsun bir de sosyal medyada diye kendime kızarken birden “çocuğumu hiç mutfağa sokmazdım sizden sonra biz de artık birlikte kek yapıyoruz” gibi bir mesaj geliyor. İşte o an diyorum ki “Saniye senin şu yaptığın var ya paha biçilemez devam!” Öyle güzel geri dönüşler alıyorum ki çocuğuma karşı artık daha anlayışlıyım diyenler, çocuğumla sizin oyunlarınızı oynuyoruz çok eğleniyoruz diyenler, iyi ki varsınız diyenler, neşe veriyorsunuz diyenler... Bir insanın hayatına dokunabilmek çok özel bir şey gerçekten... Aşkla yaptığım mesleğimle ve hayatımda edindiğim en güzel sıfat olan “annelik” le birilerine ulaşabildiğimi görmenin, bir anneyi-çocuğu güldürdüğümü hissetmenin hazzı başka hiç bir şeyde yok. Ne mutlu bana, kendimi çok şanslı hissediyor ve sürekli şükrediyorum...Gelelim benim konuya... Müzelerin, kültür kurumlarının; en az okul kadar, en az aile kadar çocuklara faydalı olduğunu; hem ebeveynleri hem çocukları aynı zamanda’ beslediğini düşünen ve bu yönde çalışmalar yapan biri olarak bu konuda da düşüncelerinizi alabilir miyim?Müzelerin çocukların gelişimine, bakış açılarına katkısı tartışmasız çok büyük. Ve daha küçücük yaşlardan başlayarak çocuklarımızı müzelere götürmenin önemini her fırsatta vurguluyorum aslında. “Ne anlar 3 yaşındaki çocuk” diye düşünmemek lazım. Artık müzelerde çocuklarla dramalar, oyunlar ve çeşitli etkinliklerde yapılıyor. Yani anlayabileceği düzeyde anlatılıyor. Bununla ilgili yapılmış bilimsel çalışmalar var. Lisansüstü düzeyde açılmış dersler var. Sürekli AVM’lere gitmek yerine müzeleri keşfe çıkmak çocuğumuza zenginlik katmamızın bir yolu. Benim oğlum 4 yaşında ve 4 yıllık hayatında 3 kez Rahmi Koç müzesine gitti. Her gidişinde farklı bir nokta dikkatini çekti. Yaşına ve ilgisine göre her sene odak noktası değişti. Benim bile öyle, her gidişimde bambaşka bir şey algıladıkları yaşamın sınırları her geçen gün genişlediğinden çocuk aynı kültür kuruma bile gitse,her seferinde bambaşka bir şey öğreniyor. Hem her yere pek çok kere gidiyoruz, müzelere niçin gitmeyelim öyle değil mi?Aynen Öyle GülüşmelerHocam bu keyifli sohbet için çok teşekkür ederizJBen teşekkür ederim.
Çocuğun kendini, yeteneklerini keşfetmesini sağlayan ve motor becerilerinin gelişimine katkıda bulunan oyunun çocuğun hayatındaki önemini ele alan Çocuk Gelişim Programı Öğretim Görevlisi Feyza Nur Yücetepe, ailelerin çocuklarını en iyi şekilde tanımaları için onlarla oyun arkadaşı olmaları gerektiğini kaydetti. Oyunun çoğun kendisini ifade etme biçimi olduğunu, zihinsel ve fiziksel gelişiminde çok önemli bir yere sahip olduğunu dile getiren Beykent Üniversitesi Çocuk Gelişim Programı Öğretim Görevlisi Feyza Nur Yücetepe, çocukların hem eğlenirken hem de öğrenmesine katkı sağlayan birçok oyun aktiviteleri olduğunu söyledi. Yücetepe, bu süreçte ailelerin de çocuklarını yalnız bırakmaması, onlarla kaliteli, eğlenceli vakit geçirmesi ve en önemlisi de çocuğun oynadığı her oyundan bir şeyler öğrenmesini beklememeleri gerektiğini ifade ederek, “Çocuğa bir sayfa yazı okutup bir şeyler öğrenmesini bekleyemeyiz. Çocuk oyunla keşfederek, merak ederek çok daha iyi öğreniyor. Çevresindeki nesneleri tanımlamayı oyunla öğreniyor” şeklinde konuştu. “Çocuğu en iyi oyun oynarken tanırsın” Çocuğun en rahat olduğu ortamın oyun ortamı olduğunu ifade eden Öğretim Görevlisi Feyza Nur Yücetepe, “Oyun çocukların gelişimi ve öğrenmesi için vazgeçilmezdir. Çocuğun işi oyundur. Bir çocuğu en iyi oyun oynarken tanıyabilirsiniz. Çocuğun oyundaki davranışlarını, önceki yaşantılarını ya da ebeveynlerin çocuklarının yanında yokken onların neler yaşadığını öğrenmek için onlarla oyun arkadaşı olunmalı” dedi. Ailelere “Çocuğunuzu sevin ve onlarla severek oynayın” diyen Yücetepe, “Oyunun temelinde eğlence vardır. Çocuğun oyuncaklarına hırçın davranması veya çocuğun oyunda hırçın olması yaşadıklarıyla ilgili olabilir. Bu hırçın davranışları engellemek için çocukla arkadaş olunarak, uzun süreçte çocuğun gelişimi izlenmeli” diye konuştu. “Severek oynadıkları her oyun eğiticidir” Eğitici oyun kavramını ailelerin yanlış anladığını belirten Yücetepe, “Ebeveynler çocuğun her oyundan bir şeyler öğrenmesini bekliyor. Oyunun temel amacı aktif katılım, eğlenme ve isteyerek olmasıdır. Yani çocuğun direkt renkleri, sayıları öğrenmesine odaklanılmamalı. Çocuklar adına bir şeyin eğitici olması için öncelikle eğlenceli olması ve çocuğun aktiviteye isteyerek katılması gerekiyor. Evde ya da dışarıda çocuk için çok eğlenceli ve eğitici bir ortam oluşturulmuş olsa bile çocuk isteksizse bu onun için oyun olmaz ancak ödev olur. Bu da bunaltıcı bir hal alır. O yüzden severek oynadıkları her oyun onlar için eğiticidir. Bir oyun illaki amaca ulaşmak zorunda değil, bazı oyunlar süreçte öğretir” yorumlarında bulundu. “Çocukların gelişim süreci bireysellik gösterir” Tek çocuk olarak büyüyen çocuklara yaklaşımın nasıl olması gerektiği konusunda ebeveynlere tavsiyelerde bulunan Öğretim Görevlisi Feyza Nur Yücetepe, ”Çocuklar 3 yaşına kadar benmerkezcidir. Bu çocuğun tek çocuk olması ya da olmaması durumuyla ilişkili değildir. Bu yaştaki çocukların paylaşımcı olmamaları gayet normaldir ve gelişimleri de bunu gerektiriyor. Aileler bu dönemde çocuğun üzerinde baskı oluşturmamalı. Çocukta 3 yaş sonuna doğru benmerkezcilik azalacaktır” diyerek çocukların oyun evrelerine göre davranış biçimlerini şöyle anlattı “Oyun evrelerine bakıldığında 0-2 yaş evresi tek başına oyun evresidir. Çocuk etrafındaki çocuklarla veya etrafındaki kişilerle çok fazla iletişim kurmaz. Kuralları dinlemez. İkinci evre olan 2-4 yaş paralel evrede çocuk, etrafını izlemeye başlar. Diğer çocukların nasıl oyun oynadığına bakar ancak yine onların oyununa girmez. Çünkü kurallara uymak bu yaş grubu için zordur. Bu durumda çocuk gördüğü oyunları tek başına oynar, sürekli tekrar ederek öğrenir. 4-6 yaş üçüncü evre olan birlikte oyun evresinde ise çocuk, oyunda yine tamamen kurallara uymaz. Ancak bu dönemde oyuncak alış verişi yapmaya başlar. Bireysel farklılıklara göre her çocukta değişiklik göstermesiyle birlikte 4-5 yaşa kadar çocuk oyuncağını paylaşmayabilir, bütün oyuncaklar benim’ diyebilir. Çünkü çocuk bu yaşta genelleme yapar. Elindeki oyuncak onunsa başka bir çocukta olan oyuncak da kendisinin diye düşünür. Bu durum kesinlikle çocuklarda bir problem olarak algılanmamalı. Çocuk 6 yaşından sonra kurallı oyun evresine geçer ve arkadaşın önemini anlar. O nedenle anne ve babalar bu süreçte çok aceleci davranmasınlar, tüm bu süreçler her çocuk için normaldir.” “0-2 yaşa kadar çocuklar elektronikle karşılaşmamalı” 0-2 yaşa kadar çocukların hiçbir şeklide elektronikle karşılaştırılmaması gerektiğini belirten Yücetepe, “Eğitici olması kaydıyla çevrimiçi oyunlara ya da içeriklerle 2-6 yaşa gelindiğinde yarım saatten başlayarak en fazla bir saate kadar izin verilebilir. 6 yaşındaki bir çocuğun yaşıtlarıyla iletişime geçmeyip, çevrimiçi oyuna bağlanması onların gelişimi için çok sakıncalıdır. Bununla birlikte ailelerin çocukla ilgilenmemesi, eline telefon, tablet vermeleri ya da televizyonun karşısına oturtmaları çocuğu susturmak için bir kaçış olarak yorumlanabilir. Bu kaçış noktalarını tercih etmek yerine çocukla birlikte oynarsak çok fazla oyuncağa bile gerek kalmayacaktır. Her evde olabilecek şişe, bardak ile çok güzel oyunlar kurulabilir, ya da çocukların en çok sevdiği oyun olan balonu havaya atıp, müzik eşliğinde yakalamaya çalışmak onlar için çok eğlenceli bir aktivite olacaktır. En vazgeçilmezi ise özelikle 0-3 yaş aralığındaki çocuğa sarılmaktır. Ebeveynler bunları yapsa hiçbir çocuk elektronikle ilgilenmeyecektir” diye konuştu. “Çocuklar çalışan anne ve babalarına olan özlemlerini yenemiyor" Çocukların gelişimi için anne ve babalara önemli görevlerin düştüğünü söyleyen Yücetepe, çocukla kaliteli zaman geçirilmesi adına dikkat edilmesi gereken noktalar olduğunun altını çizerek, “Anne veya babalar yemek yiyecekleri zaman kesinlikle televizyonun önünde yemesin. Yemek saatini birbirleriyle paylaşım saati olarak geçirsinler. Yemekten sonraki birkaç saat çocuğun olmalı. Ebeveynler çocuğuna zaman ayırmalı. Çünkü çocuk anne-babası işteyken onları çok özlüyor. Bu anlatılmaz bir özlem. Anne-baba eve geldiğinde çocuk fazlasıyla onların üzerine gidiyor, tepesine çıkıyor, koltuklara zıplıyor. Çocuğun enerjisi anne-babası işten gelince artıyor. Çünkü çocuk bu özlemini yenemiyor. Aileler bu noktada çocukla vakit geçirmeli. İşten geldiklerinde yorgun olabilirler ama en azından oturdukları yerden onlarla konuşabilir; soru, cevap, anlatma gibi onların da dikkatini çekecek küçük oyunlar oynayabilirler” diyerek sözlerini sonlandırdı. Anadolu Ajansı ve İHA tarafından yayınlanan yurt haberleri editörlerinin hiçbir müdahalesi olmadan, sözkonusu ajansların yayınladığı şekliyle mynet sayfalarında yer almaktadır. Yazım hatası, hatalı bilgi ve örtülü reklam yer alan haberlerin hukuki muhatabı, haberi servis eden ajanslardır. Haberle ilgili şikayetleriniz için bize ulaşabilirsiniz
Bugünlerde çocukların tek başına oyun oynamaları iyi midir?’ sorusuna her ebeveyn farklı cevap verebilir. Çünkü şu zaman diliminde ebeveynlerin üzerinde geçmişe oranla çok daha büyük bir baskı var. Instagram postları kadar etkileyici bir yaşam alanı, çocuklarına ev yapımı organik ekmeklerden glütensiz atıştırmalıklara kadar hazırlama yükü, karantina sürecinde okulların kapanmasıyla bir yandan evden eğitim verme görevi ve bütün bunların üzerine bir de çocuğun eğlenceli aktivitelerde oyun zamanını geçirmesi derken ebeveynler 7/24 çocuk odaklı bir hayat yaşamaya başladılar. Dolayısıyla çocuklar da aralıksız bir şekilde ebeveynlerinden, arkadaşlarından, akrabalardan ilgi ve uyaran bombardımanı altındalar. Peki bu durum çocukları nasıl etkiliyor?Bağımsız Oyun Zamanı Ne Demektir?Solo oyun zamanı veya bağımsız oyun zamanı denilen süre çocuğun oyuncakları ile tek başına bırakılması ve onlarla dilediği gibi oynamasını betimleyen zaman dilimini açıklamak için kullanılır. Bu tip oyun çocuğun zeka ve duygusal gelişimi açısından çok gerekli ve iyidir. Oxford Üniversitesi çocuk ve erişkin psikiyatristi Dr. Hayley Van Zwanenberg’e göre çocuklar solo oyun oynadıklarında tek başına karar verme egzersizi yaparlar, ilgilendikleri şeyleri kendi keşfetmeleri için fırsat doğar ve kendi başlarına hareket ederek fiziksel sağlamlık geliştirmeleri için iyi bir fırsattır. Ayıca yine doktorun görüşlerine göre okulda oynan oyunlar da eğitim ve sosyal gelişim açısından çok gerekli ve faydalı Oyuncaklar Seçilmelidir?Peki bu bağımsız oyun süresince çocuğunuza vermeniz gereken oyuncaklar hangileridir? Birçok ebeveyn çocuklarının bir araç ile oyalanması gerektiğini düşünmektedir. Bu sebeple iPad, telefon gibi cihazlar çok sıradan bir şekilde çocuklara düşünmeden verilebilmektedir. Elbette motor fonksiyonları geliştirmesi gibi açılardan bu tip araçların da eğitici nitelikleri vardır ancak çocuğunuzun bir ekrqan olmadan da ne kadar çok şey öğrenebileceğini deneyimlemenizi veya Figür KullanımıCardiff Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre bebek veya oyuncak figür kullanan çocukların üzerinde bu tip oyunların etkisi nörobilim kullanılarak ölçümlenmiş. Çıkan sonuçlara göre bebeklerle veya aksiyon figürleriyle oynayan çocukların hayata dair prova yapma şansı buldukları, empati gibi yeteneklerinin işlenmesi açısından çok faydalı olduğu ortaya konmuş. Üstelik bu tarz yetilerin tablet kullanan çocuklarla kıyaslaması yapıldığında çok büyük oranda farklar Değil Sürece OdaklanınBirçok ailenin çocuklarına tablet dışı oyuncaklar seçerken sonuca yönelik oyuncaklar seçtikleri gözlemlenmiş. Mesela Lego gibi bloklarla bir yapı inşa etmek, bir puzzle bitirmek gibi, sadece sonuca ulaşınca keyif ya da takdir alabilecekleri oyunlar veriyorlar ve çocuklar da sadece başarı veya finalize olmaya odaklı şekilde takdir ve alkış aldıkları için keyif için aksiyon alma yeteneğinden giderek uzaklaşıyorlar. Bunun yerine bebeklerle oyun oynayan çocuklarda kız veya erkek çocuk için uygun figürler hangisi ise çocukların duygusal durumları ile ilgili çok detay bilgi edinebildiklerini de gözlemlemişler. Hatta oyuncağı ne olursa olsun tek başına oyun oynayan çocuğun iç dünyası ile ilgili çok derin bilgileri alabildiklerini bir çocuğun beyinsel gelişimini sağlıklı bir yöne çekmek için çok faydalıdır. Doktorlara göre çocuklar korkularını oyunla çözebilirler, erişkinlerin rollerini kendi üzerlerinde test edebilirler, özgüven edinirler ve hayatta dayanıklı olmak için gereken yetenekleri geliştirmekte daha başarılı Oyunla İletişim KurarlarKüçük çocukların bir çoğu aslında dile getiremedikleri duygularını oyun yoluyla çok daha rahat ifade edebilirler. Dolayısıyla çocuğunu oyuncaklarıyla tek başına bırakıp gözlemleyen bir ebeveyn, çocuğun oyuncaklarla iletişimine bakarak duygusal ve zihinsel durumu hakkında çok rahat bilgi edinebilir. Bu yüzden çocuklarla terapide de bu yöntem çok kullanılır, çünkü çocukların söz kullanıp anlatmak zorunda kalmadan kendilerini açıkça ifade edebilmelerine uygun bir platform yaratılmış olur. Dolayısıyla, bir dahaki sefere çocuğunuzu bebekleriyle, oyuncak figürleriyle veya tüylü hayvanlarıyla baş başa bırakmaktan hiç çekinmeyin ve uzaktan gözlemleyin. Tahmininizden çok daha fazla bilgi edinebilirsiniz. Üstelik çocuğunuzun zihinsel, fiziksel ve ruhsal gelişimi için de mükemmel bir ortam sağlamış olursunuz.
Yazının başlığı oyun olunca birden hatırıma çocukluğumda söylediğimiz bu şarkı sözleri geldi. Çocuk kelimesinin yanına en yakışan kelime belki de oyun oluyor. Çocuklar için en uygun hal birlikte oyun oynamaları olarak görülüyor. Çocuk ve oyun adeta ikiz kardeş olarak karşımıza çıkıyor. Oyunun içeriği, kullanılan oyuncaklar her ne kadar kültürden kültüre değişse de çocuğun olduğu her yerde oyun vardır. Oyundan mahrum bırakılan çocukların çeşitli problemler yaşadıklarına şahit olunur. Neden oyun çocuklar için vazgeçilmez bir eylemdir? Çocuklar oyun sayesinde hangi kazanımlarda bulunurlar?Çocuk bitmeyen enerjisiyle koşar, kovalar, atlar, zıplar, düşer, kalkar, yerlerde sürünür, eşyalara tırmanır. Fiziksel güç gerektiren oyunlarla; çocuğun kasları güçlenir, fazla yağları yakar, iç salgı bezleri ve vücut sistemleri düzenli çalışır duruma gelir ve büyümeyle ilgili işlevler yerine getirilir. Her ne kadar ebeveynler başlarına kötü bir şey gelir korkusuyla “yapma, etme, düşersin bir tarafını kırarsın!” deseler de fiziksel aktivite çocuk için elzemdir. Bu sayede çocuk denge, güç, esneklik, koordinasyon, dikkat, tepki hızı, kontrol gibi psikomotor yeterlilikleri elde etmiş olur. Boyama, kesme, çizme, katlama, yapıştırma gibi faaliyetler çocuğun ince motor dediğimiz becerilerini geliştirerek el-göz koordinasyonunun gelişimini sağlar. İnsan hayatı oyunla keşfederİnsan yavrusu bilinmez bir dünyaya doğar ve doğumuyla birlikte çevresindeki nesneleri keşfetmeye ve onlarla oynamaya başlayarak, nesnelerin ne olduklarını ve ne işe yaradıklarını anlamaya çalışır. Deneme-yanılma yöntemiyle, onlarca kez deneyerek nesnelerin işlevlerini gelişim dönemine uygun bir şekilde yerine getirmeye çalışır. Karşılaştığı olayları taklit ederek anlamaya ve deneyim kazanmaya başlar. Sosyal ve kültürel çevresinin etkisiyle gördüklerini oyunlarına aktararak bunları sürekli tekrar ederek içselleştirmeye çalışır. Böylece çevresini tanıyarak ve kuralları öğrenerek toplumsallaşır. Toplumsal kuralları öğrenir, sosyalleşirTopluma uyum sağlama sürecinde gerekli toplum kurallarını oyunun içinde kolayca öğrenir. Başkalarına saygı göstermek, paylaşmak, yardımlaşmak, başkalarının önüne geçmeden sırasını beklemek, canlı-cansız tüm varlıklara zarar vermemek, kendini ifade etmek, başkalarını dinlemek, kazanmayı-kaybetmeyi öğrenmek, kurallara uymak, dürüst olmak gibi birçok davranışı ve sosyal beceriyi oyun sırasında öğrenir. Aynı zamanda farklı sosyal rolleri deneme fırsatı da bulur. Hayatta ihtiyaç duyacağı bilgi, beceri ve davranışları doğal olarak öğrenir. Çocuk oyun sayesinde başkalarıyla tanışır, duygusal ilişki kurar, kendisini ifade eder. Farklılıklarla karşılaşır, bu farklılıkları anlayışla karşılar, birlikte oyun oynar, iş yapar. Oynarken gösterdiği sözlü veya sözsüz davranışlarla iletişim becerilerini zenginleştirir. Kendisini bir başkasına ifade etmek, karşısındakinin ifadelerini anlama zorunluluğu dil becerisine katkı sağlar. Duygularını oyunla aktarırÇocuk çevresinde yaşadığı duygusal ilişkileri ve gösterilen tepkileri oyununa yansıtır. Örneğin; annesinin kendisine gösterdiği duygusal tutum ve davranışı model alarak aynısını evcilik oynarken oyuncaklarında yaşar. Yaşadığı olumsuz duyguları dışa vurarak rahatlama fırsatı da yakalar. Yetişkinlerin müdahalesi olmaksızın duygularını bastırmadan yaşama fırsatı bulabilir. Bu da oyunun teşhis ve tedavi edici yönlerini bize gösterir. İyi bir gözlemle, olumsuz yaşantıların önceden farkına varılıp kalıcı hale gelmeden önlenmesi mümkün. Oyun yoluyla çocuktaki korku, kaygı, stres ve içsel çatışma durumları giderilebilir. Oyunla öğrenir, hayal dünyasını yansıtırOyun aynı zamanda eğitim-öğretim süreçlerini de eğlenceli ve etkili hale getirmek için kullanılır. Çocuklar yetişkinler gibi düşünerek öğrenmek yerine daha çok yaparak yaşayarak yani kendi yaşantılarıyla öğrenirler. Oyun, istenilen davranışı kendiliğinden öğretir. Her an oynayan çocuk aslında her an bir şeyler öğreniyor demektir. Çocuğun istendik davranışları elde etmesi için oyunun konusu yani içeriği, oyun malzemesi yani oyuncak, oyun ortamı ve oyun arkadaşı önem kazanır. Çocuğun hayal dünyasını oyuna yansıttığı görülür. Gerekli ortam ve malzeme sağlandığında çocuk kendi isteklerini, hayallerini oyuna yansıtarak yaratıcılığını geliştirir. Çocuğu aktif tutan ve yapılandırılmamış materyallerin kil, kum, hamur gibi yaratıcılığına katkısı çoktur. Kendisini yansıtan çocuğun özgüveni de gelişir, kendini tanıma fırsatı da bulur. Esnek düşünme ve problem çözme yeteneği gelişir. Geliştirdiği yöntemleri günlük hayattaki problemlere uygulamak için oyunlarda alıştırmalar yapan çocuk, esasında gerçek hayata kültürü yaşatırOyun aynı zamanda bir kültür aktarımıdır. Son yıllardaki teknolojik gelişmeler ve internetin yaygınlaşması, çocuklarımızın geleneksel oyunlardan uzaklaşıp farklı kültürlerin ürettiği, farklı değer kodlarıyla üretilmiş oyunlara maruz kalmalarına sebebiyet veriyor. Günümüzde bir oyuncak mağazasına gittiğimizde, kültürümüzü yansıtan oyun ve oyuncakların oranı gayet düşüktür. Oyuncak bebeklerin kılık-kıyafetlerinden makyajlarına, söyledikleri şarkılardan oluşturdukları aile yapılarına, ev düzenlerinden konuştukları dile kadar ayrıntılı bir inceleme yaptığımızda verdikleri gizli mesajların yerli ve milli unsurlar taşımadığına şahit oluyoruz. Değişen toplumla ve kültürel yapıyla birlikte çocukların sanal bağımlılıkları da artmakta, yüz yüze iletişim kurarak oynadıkları sokak oyunları da azalıyor. Sosyal ortamlardaki grup oyunlarının azalması çocukların daha fazla bireyci olmasına, paylaşım yapamayan egoist bir neslin doğmasına sebep oluyor. Hızlı ve çarpık kentleşme, insanı ayağını topraktan keserek doğayla ve doğalla olan ilişkisini kesmiştir. Bahçeli evlerin ve boş alanların azalması, sıkışık yerleşim düzenleri, komşuluğun ve iletişimin ağırlıklı olduğu güven merkezli mahalle yapısından daha içe kapanık, güvenlik merkezli bir düzen olan site yapısına geçiş, trafik gibi birçok olgu çocukların oyun sistemlerini değiştiriyor. İnsanların birbirine yabancılaştığı ve güvenemediği bu sistemde çocukların ev dışındaki oyun oynama isteklerine sınırlama getirilip, bu boşluk farklı kurum ve materyallerle doldurulmaya çalışılıyor. Eskiden çocukların masrafsızca çevreden elde ederek oynadıkları su, toprak, çamur, kum, taş, tahta parçası, ağaç dalı, kozalak gibi doğal materyallerin yerini daha fazla para harcayarak ama daha az pedagojik katkısı olan oyuncaklar alıyor. Öyleyse oyunu, çocuğun sadece boş zamanlarını geçirdiği bir etkinlik olarak görmek çok sığ kalır. Oyunun geliştirici, eğitici, psikososyal, uyum sağlayıcı, teşhis ve tedavi edici işlevleri de göz ardı edilmemeli. Çocukları oyundan men etmek, insanı ekmekten, sudan men etmek gibidir. Atalarımız “Abdal düğünden, çocuk oyundan usanmaz” demişler. İnsan sevdiği işi yapmaktan bıkmayacağı gibi çocuk da oyun oynamaktan bıkmaz. Unutulmamalıdır ki “oynamayan tay at olmaz”.Önemli Hatırlatma Bu içerik ilgili uzman danışman tarafından izleyicilerimizi bilgilendirme amaçlı hazırlanmıştır. Kendinizin veya çocuğunuzun sağlığı ile ilgili her konuda, bir tıp doktoruna veya çocuk eğitimi ve psikolojisi alanında çalışan uzmanlara danışmanızı tavsiye ederiz.
Oyundaki şiddet içeriklerinin bazı oyuncuları daha saldırgan yaptığı aşikar. Bazı oyuncular ise bunlardan hiç etkilenmediklerini söylüyorlar. Bu tartışmalara çözüm sunması beklenen ilgili araştırmacılar da oyunlardaki şiddet konusunda ikiye ayrılmış durumdalar. Şahsi kanaatimce oyunlardaki şiddetin belirli bir yaş düzeyine gelmiş oyuncuları çok fazla etkilemediği yönünde. Ancak belirttiğim gibi “belirli bir yaş düzeyine gelmiş oyuncular“, çok etkilenmiyorlar. Yaş kısıtlaması koymak için, oyunun içeriğine, grafiğine, oyunda bulunan ses dosyalarına ve oyun kategorisine bağlı olarak bir çok kriteri göz önünde bulundurmak gerekiyor. Yani 7 yaşındaki bir çocuk Grand Theft Auto serisinden bir oyun oynarsa ve çocuk her önüne geleni bombalarsa ileride şiddete eğimli olabilir. Ancak aynı durum 15 yaşındaki birisi için geçerli değildir. İnternetten derlediğimiz bu listede 12 yaşından küçük oyunseverlerin oynamamasını tavsiye ettiğimiz oyunlar bulunuyor. GRAND THEFT AUTO V GTA Vin kaliteli bir oyun olduğunu hemen hemen hepimiz biliyoruz. Oldukça gerçekçi bir içeriğe sahip olmasının yanı sıra güzel grafikleri ve oyun mekanikleri olan GTA V, çok kanlı, bolca şiddete eğilimli ekipmanlar ve materyaller, bunun yanı sıra edepsiz olabilmesi nedeniyle listemizin ilk oynanmamasını tavsiye ettiğimiz oyun oluyor. THE LAST OF US Zombi oyunları en korkunç ve şiddet içerikli oyunlar arasında bulunur. Duygusal oyun senaryosu, mükemmel grafikleri ve akıcı oyun içeriğiyle birlikte son derece korkunç ve şiddetli bir oyun olan The Last of Us, yaşı küçük olan oyun severlerin oynamaması gereken oyunlar arasında yer alıyor. RYSE SON OF ROME Bolca kan görüntüsü gördüğümüz bu oyunuda pek tavsiye edemiyoruz malesef. Ryse Son of Rome, gerçekçi grafikleri sayesinde insanların ölümlerini en ufak detayına kadar gösterebiliyor. Çocuklara şiddet öğretmesinden ziyade onlara şiddeti yaşatabilecek oyunlardan birisi. POSTAL 2 2003 senesinde piyasaya sürülmüş olan Postal 2, zamanına göre en iyi grafiklere sahip olan oyunlardan birisiydi. Şu anda oyun severlere komik gelebilecek kalitesiz ve özenilmemiş görüntülere sahip olsa da bu oyun, şimdiki şiddet içerikli oyunların ilklerinden desek yanlış olmaz. SAİNTS ROW IV Bazı yönlerinden dolayı Grand Theft Auto serisine benzetebileceğimiz Saints Row IV,Grand Theft Auto serileriyle karşılaştırıldığı zaman çocuklar için çok daha zararlı görünüyor. Kanlı olmasından ziyade edepsiz olmasıyla ünlü olan Saints Row IV, çocukların ulaşamayacağı yerlerde saklanması gereken oyunlardan birisi. DEADPOOL Edepsiz ve eğlenceli olmasının yanı sıra şiddete bayılan ve 4. duvar kavramını hiçe sayanDeadpool, çocuk oyun severlerin örnek almasını istemeyeceğiniz güya tek süper kahraman. Küfürler, kanlar ve göğüslerin bolca bulunduğu bu oyun küçük çocukların oynamaması gereken bir oyun. DYİNG LİGHT Son olarak İntihara sürükleyen oyunu da ekleyelim.
çocuğun tek başına oyun oynamaması