cash. Ayaklı TDK olarak gezin demiyoruz kimseye. Ama bazı kelimeler var ki inatla yanlış söylüyoruz, yanlış yazıyoruz. Peki bu yanlış kullanımda neden ısrar ediyoruz? Çevremizdekilerin 'hayır, doğrusu şu' diye uyarmaktan dillerinde tüy bittiği kelimeleri artık doğru kullanmanın vakti geldi de geçiyor. İşte yıllardır söylerken şaşırdığımız, uyarı üzerine uyarı yediğimiz o kelimeler ve doğruları...1Türkçede sıklıkla yanlış kullandığımız 10 kelime Ayaklı TDK olarak gezin demiyoruz kimseye. Ama bazı kelimeler var ki inatla yanlış söylüyoruz, yanlış yazıyoruz. Peki bu yanlış kullanımda neden ısrar ediyoruz? Çevremizdekilerin 'hayır, doğrusu şu' diye uyarmaktan dillerinde tüy bittiği kelimeleri artık doğru kullanmanın vakti geldi de geçiyor. İşte yıllardır söylerken şaşırdığımız, uyarı üzerine uyarı yediğimiz o kelimeler ve doğruları...21- Şarz - Şarj Arkadaşlar, teknoloji gelişiyor. Belki 50 yıl önce şarj kelimesini kullanmıyorduk. Ancak artık kullanıyoruz. Lütfen bunu kabul edelim. 'Şarz makinesi' diyenlerle itinayla dalgamızı Umarsız - Umursamaz En sık yapılan hataların başında 'umarsız' ve 'umursamaz' geliyor. Birçoğumuz 'Amaaan o da öyle umarsız haller içinde, takmıyor' manasında kullanıyor 'umarsız'ı. Halbuki umarsız demek çaresiz demek. Kastedilen takmama durumunu anlatan kelime ise 'umursamaz'...43- Orjinal - Orijinal Nedense orjinal kelimesi de sıklıkla yanlış yazdığımız kelimelerden biri. R ve j harfinin arasına i harfini bir türlü koyamıyoruz. Üstelik sesli ve sessiz harflerin muhteşem ahengine gayet alışık olmamız gerekirken!54- Kitlemek - Kilitlemek "Kapıyı kitledi, dolabı kitledi..." Kapıyı, dolabı affedersiniz kim kime kitledi yahu? Kilitlemek lafını kendimizce kısaltıyor ve saçmasapan bir hale dönüştürüyoruz. Üşenmeyelim, bir hece daha ekleyelim lütfen...65- Gravat - Kravat Her ne hikmetse kravat da ağzımızın içinde gravata dönüşmüş durumda. Oysa elbette doğrusu kravat...76- Moldovya - Moldova Moldova'yı söyleyen söylüyor. Peki nedir bu Moldovya inadı? Estonya, Finlandiya, Polonya, Almanya gibi -ya'lı epey ülke var. Alt tarafı bir Moldova diyeceksiniz. Çok mu zor?87- Ukranya - Ukrayna Moldovya'dan daha da beteri Ukranya. Ukranya demesi bir kere daha zor. Ukrayna arkadaşım, Ukrayna. Ruslana, Shevchenko ve Ukrayna...98- Biyons - Biyonse Koskoca Beyonce Knowles'ın adını bir türlü söyleyemiyoruz. Kadının adı 'Bi-Yon-Se' diye okunuyor. O son 'e' harfi o kadar önemli ki boşuna 'é' diye Süpriz - Sürpriz Gülben Ergen'in bu kelimeden şarkısını yapmışlığı, 2008'deki yaz programının adını 'sürpriz' koymuşluğu var. Hâlâ bu neyin inadı? Neden inatla 'ü' ve 'p' arasındaki 'r' harfini unutuyoruz?1110- Gardolap - Gardırop Gardolap demesi daha kolay, daha mantıklı gelebilir. Ancak elbette doğrusu 'gardırop'. Özellikle yazarken belki mevzuya uyanmak lazım. Uyanılmıyorsa itinayla uyandırılmalı efen'im... yanlış küsürdoğru küsuryanlış orjinaldoğru orijinalyanlış harfiyatdoğru hafriyatyanlış evyedoğru eviyeyanlış insiyatifdoğru inisiyatifyanlış ünvandoğru unvanyanlış şöfördoğru şoföryanlış şovalyedoğru şövalyeyanlış ultimatomdoğru ültimatomyanlış dökümandoğru doküman yanlış acaip doğru acayip yanlış acıtasyon doğru ajitasyon yanlış aferim doğru aferin yanlış anfi doğru amfiyanlış asvalt doğru asfalt yanlış bir çok doğru birçok yanlış bire bir doğru birebir yanlış bir kaç doğru birkaç yanlış birşey doğru bir şey yanlış bu gün doğru bugün yanlış cürret doğru cüret yanlış çevrimiçi, çevrimdışı doğru çevrim içi, çevrim dışı yanlış dinazor doğru dinozoryanlış eksoz, egzost, ekzos vb. doğru egzozyanlış eşortman doğru eşofman yanlış farketmek doğru fark etmek yanlış hem fikir doğru hemfikir yanlış herbiri doğru her biri yanlış her hangi bir, herhangibir vb. doğru herhangi bir yanlış hergün doğru her gün yanlış herkez doğru herkes yanlış herşey doğru her şey yanlış hıristiyan doğru hristiyan yanlış hiç bir doğru hiçbir yanlış hoşçakal, hoşgeldin doğru hoşça kal, hoş geldin yanlış hükümet doğru hükumet yanlış iddaa doğru iddia yanlış inkilap doğru inkılapyanlış itibariyle doğru itibarıyla yanlış kat etmek doğru katetmek yanlış kareografi doğru koreografi yanlış kitapevi doğru kitabeviyanlış menejer, menecer vb. doğru menajer yanlış metod doğru metotyanlış müsade doğru müsaade yanlış burda, orda, şurda doğru burada, orada, şuradayanlış pardesü doğru pardösü yanlış ritm doğru ritim yanlış rütuş doğru rötuş yanlış sarmısak doğru sarımsak yanlış sezeryan, vejeteryan doğru sezaryen, vejetaryen yanlış suç üstü doğru suçüstü yanlış süpriz doğru sürpriz yanlış şarz doğru şarjyanlış tenefüs doğru teneffüs yanlış terketmek, dansetmek, parketmek doğru terk etmek, dans etmek, park etmekyanlış yada doğru ya da yanlış ve ya doğru veya yanlış yalnış doğru yanlış yanlış yanlız doğru yalnız yanlış zıttı doğru zıddı yanlış sağol doğru sağ ol yanlış boşvermek doğru boş vermek yanlış birden bire doğru birdenbireyanlış toz pembe doğru tozpembe yanlış yakınen doğru yakından yanlış yaratan tanrı anlamında kullanılan doğru yaradan yanlış yunanlı doğru yunan yanlış hintli doğru hint yanlış vaadetmek, vaat etmek, vad etmek doğru vadetmek yanlış üstün körü doğru üstünkörü yanlış tesbih doğru tespih yanlış tepe taklak doğru tepetaklak yanlış taktir değer biçme anlamında doğru takdir yanlış şuan doğru şu an yanlış soğuk kanlı doğru soğukkanlı yanlış peştemal doğru peştamal yanlış ötenazi doğru ötanazi yanlış oldu bitti doğru oldubitti yanlış müstehak doğru müstahak yanlış mefta doğru mevta yanlış menapoz doğru menopoz yanlış komidin doğru komodin yanlış hazır cevap doğru hazırcevap yanlış -memezlik görmemezlikten gelmek gibi doğru -mezlik yanlış boy pos doğru boy bos yanlış antiparantez doğru antrparantez yanlış acenta doğru acente yanlış traşdoğru tıraşyanlış bayadoğru bayağıyanlış malesefdoğru maalesefyanlış direkdoğru direktyanlış entellektüeldoğru entelektüelyanlış mütevazidoğru mütevazıyanlış muhattapdoğru muhatapyanlış vejeteryendoğru vejetaryenyanlış antremandoğru antrenmanyanlış afillidoğru afili Türkçede Tam Olarak Tanımlanamayan Bazı Duygu ve Durumların Diğer Dillerdeki Karşılıkları Türkçe dilinde sıkça yanlış yazılan veya kullanılan kelimeler ve doğruları nelerdir? Bugün için bir öğrencinin, bir yazarın, bir avukatın veya bir web yayıncısının dahi bilmesi gereken ama sıklıkla yanlış bilinen kelime veya tamlamaların bir listesini sizler için hazırladık. Bir profesyonel profosyonel değil kılavuz aşağıda göreceğiniz gibi klavuz değil niteliğindeki bu araştırma aslında hepimizin Türkçe dilimize ne kadar hakim olduğumuz, yazım kuralları hakkında ne kadar bilgili olduğumuz konusunda fikir de verecektir. sitesi ekibi tarafından yapılan bilimsel araştırmada her Türk gencinin bilmesi gereken kelimelerin metin içinde nasıl kullanıldığına dair örnekler de bulacaksınız… Sıkça yapılan bir hataya örnek Proğram [Yanlış] , Program [Doğru] proĞram değil,proGram olarak yazılır ve okunur… Not Özellikle bir sözcüğü arıyorsanız klavyenizin ctrl+f tuş kombinasyonu ile sayfa içeriğinde arama yapabilirsiniz. ademimerkeziyet xademimerkeziyet a. ade’mimerkeziyet top. b. esk. Yerinden yönetim. 3 aferim, aferim xaferin ünl. aferin 1. Övme, takdir, beğenme vb. duyguları belirtmek için söylenen söz, bravo “Aferin İsmail, söyle, daha bağırarak söyle!” –R. N. Güntekin. 2. a. esk. Öğrencilere verilen beğenme ve takdir kâğıdı. 4 ayar, ayar, ayar xayar a. 1. Bir aygıtın gereken işi yapabilmesi durumu Saatin ayarı bozuk. Televizyonun ses ayarı iyi. 2. Saatler için belli bir yere göre kabul edilmiş olan ölçü Memleket saat ayarı. 3. Altın, gümüş vb. madenlerden yapılmış şeylerin saflık derecesi. 4. Bir iş veya bir davranışta gereken ölçü Kalorifercinin ayarı yok, ya çok yakıyor veya hiç mec. Değer, derece “Biz, telif eser ayarında bir sanat kıymeti taşıyan tercümelere teşekkür edelim.” –B. R. Eyuboğlu. 5 acemi xacemi sf. 1. Bir işin yabancısı olan, eli işe alışmamış, bir işi beceremeyen “Belli ki her şey, hem de en acemi tarafından, işlerin nihayetinde uydurulmuş, zekâsız mizansenlerden ibaret.” –N. F. Kısakürek. 2. İşinde, mesleğinde yeni olan, toy “Acemi balıkçının ağından balıklar nasıl kaçarsa sen de zamanları öyle kaçırdın.” –N. Hikmet. 3. Bir yere, bir şeye yabancı olan “Anlaşılan sen İstanbul’un acemisi olmalısın.” –O. C. Kaygılı. 4. a. tar. Saraya yeni alınmış cariye. 6 acenta xacente a. ace’nte 1. Bir kuruluşun yaptığı işi onun adına kazanç karşılığında yürüten daha küçük kuruluş “İtalya’da büyük bir şirketin acentesiyim ben.” –R. Enis. 2. Bu kuruluşun veya şubelerinin başında bulunan kimse. 3. Banka şubesi. 4. Vapur ortaklığı. 5. tic. Bir kuruluşa bağlı olmaksızın sözleşmeye dayanarak belirli bir yer ve bölge içinde sürekli olarak ticarethane veya işletmeyi ilgilendiren işlerde aracılık eden, bunları o işletme adına yapan kimse. 7 acitasyon xajitasyon a. 1. Kışkırtma. 2. mec. Duygu sömürüsü yapma. 3. mec. İnsanın zihninde ve duygu dünyasında sarsıntı yaratma. Çırpıntı. 8 adele xadale a. anat. Kas “Omuz adaleleri gelişmişti.” –Ç. Altan. Adile xAdile Bir bayan adı. 10 afaroz xaforoz a. din b. 1. Hristiyanlıkta kilise tarafından verilen cemaatten kovma cezası “Manastırdan kaçalı, papanın aforozuna uğrayalı on beş yıl oluyor.” –H. E. Adıvar. 2. mec. Darılıp biriyle konuşmama, ilgiyi kesip kendinden uzaklaştırma, toplum dışılama. 11 Afganlı xAfgan öz. a. Afganistan halkından veya bu halkın soyundan olan kimse. 12 afilli xafili sf. Gösterişli, çalımlı. 13 ağostos, oğostos, oğustos xağustos a. Yılın sekizinci ayı. 14 ahçı xaşçı a. 1. Yemek pişirmeyi meslek edinen kimse “Ben bu aşçı kadar çılgın ve aksi insan görmedim.” –R. N. Güntekin. 2. Yemek pişirip satan kimse. 3. hlk. Yemek yenilen dükkân, aşevi, lokanta. 15 ahize xahize a. ahize Telefonda seslerin duyulduğu ve iletildiği parça “Ahize birinden ona geçerek belki bir saat konuştular.” –M. C. Kuntay. ahlağın xahlakın ç. a. ahlakı, l ince okunur 1. Bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kuralları, aktöre, sağtöre “Ahlak düzelmeden hiçbir şey düzelmez.” –Ç. Altan. 2. Huylar “Bu şoförler hepinizin ahlakını bozdu.” –M. Ş. Esendal. 17 ahpap xahbap ç. a. ahbabı 1. Kendisiyle yakın ilişki kurulup sevilen, sayılan kimse “Ben yeni tanıdım ama, kızın eski ahbapları imişler!” –O. C. Kaygılı. 2. ünl. tkz. Samimiyet, içtenlik bildiren bir seslenme sözü Baksana ahbap! 18 akapunktur xakupunktur a. Vücudun belirli noktalarına genellikle altın iğne batırılarak yapılan tedavi. 19 akibet xakıbet a. akıbet 1. Bir iş veya durumun sonu, sonuç “Diğerlerinin akıbetlerini bilmiyorum.” –İ. O. Anar. 2. zf. Sonunda, önünde sonunda Akıbet, iş düzelecek. 20 akraba xakraba ç. a. akraba 1. huk. Kan bağıyla birbirine bağlı olan kimseler “Geceleyin, babam, amcam, akrabamız, hepsi istasyonda idiler.” –Y. K. Beyatlı. 2. Oluşma yönünden aynı kaynağa dayanan şeyler. 3. mec. Biri, diğerinin doğurduğu sonuç veya olgular Zulüm zorbalıkla akrabadır. 21 akrapol xakropol a. Eski Yunan şehirlerinde, en önemli yapıların ve tapınakların bulunduğu iç kale. aksanı xaksanı a. 1. Bir ülkenin insanlarına veya bir çevreye özgü söyleyiş özelliği “Sesi tok, aksanı düzgündü.” –N. F. Kısakürek. 2. db. Vurgu. 23 alarım xalarm a. l ince okunur 1. Bir uyarıyı, bir tehlikeyi bildirmek için verilen işaret. 2. Bu işareti veren düzenek. 24 aldırmamazlık xaldırmazlık a. İlgisizlik. 25 alfabe xalfabe a. l ince okunur 1. db. Bir dilin seslerini gösteren, belirli bir sıraya göre dizilmiş belli sayıda harfin bütünü, abece “Alfabe dönüşümü halkın okumayı kolay sökmesi içindi.” –N. Cumalı. 2. Bir dilin harflerini tanıtarak okuma öğrenmeyi sağlayan kitap. 3. mec. Bir işin başlangıcı “Tiyatro alfabesinin ilk harfinin disiplin olduğunu ilk öğreten odur.” –H. Taner. 26 aliminyum, alimünyum xalüminyum a. alümi’nyum 1. kim. Atom numarası 13, atom ağırlığı 26,98 olan, 660 °C’de eriyen, gümüş parlaklığında, beyaz, hafif bir element simgesi Al Alüminyum, mutfak kapları yapımında çok kullanılırdı. 2. sf. Bu elementten yapılmış“Biraz sonra bir besleme kız kocaman bir alüminyum ibriği getirdi.” –B. Felek. 27 allerji xalerji a. 1. Birtakım yiyecek, ilaç, toz, koku hastalık derecesinde gösterilen aşırı tepki “İğde kokusu, alerjisi olanlar dışında herkesin hoşuna gider.” –A. Kutlu. 2. mec. Bir kimseye veya bir şeye karşı olumsuz yönde duyulan aşırı duyarlılık “Büyük kalabalığın matematiğe karşı bir alerjisi vardı.” –H. Taner. 28 almamazlık xalmazlık a. Almama, kabul etmeme durumu. 29 alobora xalabora a. alabo’ra den. 1. Geminin yan yatması. 2. Bir serenin yatay durumdan düşey duruma getirilmesi. 3. Selamlamak için filika küreklerinin yukarıya kaldırılması. 4. Balığı toplamak için dalyan ağının yukarıya alınması. amaciyle xamacıyla a. 1. Ulaşmak istenilen sonuç, maksat “Evet ama öteki kızı bu iş için kaçırdılarsa amaçlarına ulaştılar.” –A. Ümit. 2. Gaye “Her milletten, her tabakadan, huyları, dinleri, dilleri farklı fakat amaçları aynı olan insanların bulunduğu bir yerdi burası.” –İ. O. Anar. 3. Hedef “Amaç, şüphe götürmeyecek ilk kesin bilgiye varmaktı.” –İ. O. Anar. 4. Bir kimseye veya bir kurula verilen özel amaçlı görev, misyon. 31 Amarika xAmerika öz. a. Dünya üzerinde yer alan bir kıta. 32 amartisör xamortisör a. 1. Motorlu araçlarda sarsıntı, sallantı vb. hareketleri en aza indiren, yayların gereksiz hareketlerini gidermeye yarayan düzen. 2. Bu düzeni kuran öge, yumuşatmalık. 33 anane xanane a. a’nane top. b. esk. Gelenek “Böyle ufak kasabalarda öteden beri aristokratik bir anane vardı.” –E. E. Talu. 34 anartar xanahtar a. 1. Kilidi açıp kapamak için kullanılan araç, açar, açkı “Belinde uzun gümüş halkalarla asılı gümüş anahtarları vardı.” –F. R. Atay. 2. Bir şeyin zembereğini kurmak için kullanılan araç. 3. Şifre yazmak ve çözmek için kararlaştırılmış olan yol. 4. Somunları veya vidaları çevirerek sıkıştırıp gevşetmek için kullanılan çelik saplı araç. 5. Konserve kutularının kapağını keserek açmaya yarayan alet, açacak Sardalya kutusunu açmaya yarayan anahtarı çarçabuk temin ederdi. 6. mec. Vesile, araç, vasıta “Biliyordu ki sabır, cennetin anahtarıdır.” –P. Safa. 7. sf. bir olayda belirleyici olan Anahtar parti. 8. fiz. İstenilen yere veya aygıta, isteğe göre elektrik akımının geçmesini sağlamak için kullanılan düzen, çevirici, çevirgeç, şalter, komütatör. 9. müz. Notaların müzik merdivenindeki yükseklik derecelerini göstermek ve buna göre okunmasını sağlamak için portenin başına konulan işaret Sol, do ve fa olmak üzere üç anahtar vardır. 35 anfi xamfi a. 1. Amfiteatr. 2. Sıraları arkaya doğru basamaklı olarak yükselen büyük derslik. 36 anlamamazlık xanlamazlık a. Bir şeyi anlamamış, kavrayamamış gibi davranma. 37 anotomi xanatomi a. 1. tıp İnsan, hayvan ve bitkilerin yapısını ve organlarının birbiriyle olan ilgilerini inceleyen bilim, teşrih. Beden yapısı, gövde yapısı. 3. mec. Bir şeyin oluşumunda göze çarpan özel yapı Toplumun anatomisi. 38 ansımak xanımsamak -i Bilinip unutulan bir şeyi akla getirmek, hatırlamak “Düşünüyorum da gizemli bir korkudan başka pek bir şey anımsamıyorum.” –N. Meriç. 39 antiparantez xantrparantez zf. 1. Söz arasında, sırası gelmişken “Antrparantez, pek az hoşlandıklarım muharrirler, ediplerdir.” –F. R. Atay. 2. Ayrıca. 40 antreman xantrenman a. 1. sp. Alıştırma “Profesyonel boksörden, antrenman bahanesiyle senin karşında dayak yemek işime gelmiyor, kızım!” –N. Hikmet. 2. mec. Herhangi bir konuda yapılan hazırlık. 41 aparatif, aperatif xaperitif a. Ön içki “Hatta öğle yemeğinden önce birer aperitif alsak daha iyi olmaz mı?” –R. H. Karay. 42 aptes xabdest a. din b. Müslümanların, belli ibadetleri yapabilmek için bir düzen içerisinde bazı organları yıkayıp bazılarını mesh etme yoluyla yaptıkları arınma. 43 arabeks xarabesk a. 1. Arap müziğini andıran, genellikle karamsarlığı konu edinen bir müzik türü. 2. mim. Girişik bezeme“Kelimelerden birtakım arabeskler yapıyor. Bizim bütün divan edebiyatımız işte hep bu arabeskler, bu minyatürlerdir.” –Y. K. Karaosmanoğlu. 44 ardarda xart arda zf. Arka arkaya “Art arda dizdiği engelleri gittikçe büyültüyor.” –N. Uygur. 45 arefe xarife a. Belirli bir günün, olayın bir önceki günü veya ona yakın günler, ön gün “Bazı ramazan ve bayram arifelerinde teyzelerim beni Eyüp’teki aile mezarlığına götürürlerdi.” –R. N. Güntekin. 46 arozöz xarazöz a. Yolları ve yol kenarlarındaki yeşillikleri sulamakta kullanılan araç. 47 artiz, artis xartist a. 1. Güzel sanatlardan birini meslek edinen kimse, sanatçı, sanatkâr “Filmlerdeki artistlerin sahiden ölmediğini keşfedinceye kadar kadınlar kondu yollarına çok yaş döktü.” –L. Tekin. 2. hlk. Eğlence yerlerinde gösteri yapan kimse. 3. mec. Olduğundan başka türlü görünen, yapmacık ve abartılı davranan kimse. 48 askari xasgari sf. asgari 1. En az, en aşağı, en düşük, en alt, minimal, minimum “Koridorda, kapımın asgari yüz metre yakınlarına kimsenin yaklaştırılmamasını emrettim.” –N. Hikmet. 2. mat. Minimum. 49 assubay xastsubay a. a’stsubay ask. Silahlı Kuvvetler Yasası’na göre astsubay meslek yüksekokullarında yetişerek Silahlı Kuvvetlere katılan astsubay çavuştan astsubay kıdemli başçavuşa kadar rütbesi olan asker, gedikli. 50 asvalt xasfalt a. 1. Siyah renkte şekilsiz bir cins bitüm. 2. Ana maddesi katran olan ve yolların kaplanmasında kullanılan karışım“Çatalca’ya on kilometre kala asfalttan ayrılıp toprak bir yola sapıyorum.” –A. Ümit. 3. sf. Bu karışımla kaplanmış“Otomobile bindik ve uzun bir asfalt yol üzerinde koşmaya koyulduk.” –A. Haşim. 51 aşentiyon, aşantiyon xeşantiyon a. Bir malın niteliğini belirtmek, özelliklerini göstermek amacıyla parasız verilen veya gönderilen mal “Avrupa firmalarından gelen yeni ilaç eşantiyonlarının tariflerini dikkatle okur, not ederdim.” –R. N. Güntekin. 52 aşırmasyon xaşırma a. 1. Aşırmak işi “Hemen bir yolunu bulurlar yükü üstlerinden aşırmanın.” –A. Ağaoğlu. 2. mim. Yapı çatılarında uzun mertek, aşık. 3. sf. Aşırılmış Aşırma bir eser. 4. hlk. Küçük kazan, kova, bakraç. 5. ed. Başkalarının yazılarından bölümler, dizeler alıp kendisininmiş gibi gösterme veya başkalarının konularını benimseyip değişik bir biçimde anlatma, intihal. 6. huk. Özellikle para aşırma, aşırtı, ihtilas. 53 aşşağı xaşağı a. 1. Bir şeyin alt bölümü, zir, yukarı karşıtı. 2. Eğimli bir yerin daha alçak olan yeri. 3. sf. Bir yere göre daha alçak yerde bulunan “Aşağı katı, sakin ve daha sıcak olduğu için seçtik.” –A. Gündüz. 4. sf. Bayağı, adi. 5. sf. düşük, kötü Aşağı mal. 6. sf. mec. Daha küçük, daha az On sekiz yaşından aşağı olanlar giremez. 7. sf. daha az. 8. zf. Aşağıya, yere doğru “Bir gün içinde yukarıdan aşağı inmiştik.” –A. Kutlu. at binmek xata binmek ata binmek 55 ataç xataş a. Tutturgaç. 56 atelye xatölye a. atö’lye Zanaatçıların veya resim, heykel sanatlarıyla uğraşanların çalıştığı yer, işlik “Ne atölyem ne fırçam ne paletim var.” –Y. K. Karaosmanoğlu. 57 ateşe xataşe a. Bir elçiliğe bağlı uzman, elçilik uzmanı “Elçilik ataşelerinde yüzde otuz azaltılmaya gidilmelidir.” –F. R. Atay. 58 atmasyon, uydurmasyon xuydurma a. 1. Uydurmak işi. 2. Gerçek olmayan, gerçekmiş gibi gösterilen haber, asparagas. 3. sf. Gerçek dışı, uydurulmuş olan, yalan, sahte, asılsız, düzme “Atatürk’ün Osmanlıcayı Türkçeleştirmek hususundaki güzel arzusunu bugünkü uydurma dilcilik’ gayretine alet etmişiz.” –B. Felek. 4. sf. Yeni bir biçim verilmiş “Ben babamın eskilerinden uydurma şeylerle giyiniyordum.” –H. Z. Uşaklıgil. 59 atmış xaltmış a. 1. Elli dokuzdan sonra gelen sayının adı. 2. Bu sayıyı gösteren 60 ve LX rakamlarının adı. 3. sf. Altı kere on, elli dokuzdan bir artık. 60 avut xaut a. sp. Dış “Aut çizgisinden nefis bir orta…” –H. Taner. 61 ayrıyeten xayrıca zf. ayrı’ca 1. Ayrı olarak, başkaca “Adamın biri, el yüz yıkamak için odaya bir leğenle ibrik getirmiş, ayrıca bir tepsi de kahvaltılık yiyecek hazırlamıştı.” –İ. O. Anar. 2. Ayrı bir önem verilerek Bu bitki oralarda ayrıca Bundan başka “Ayrıca yeni atlattığı zatürre onu iyice güçten düşürmüştü.” –E. Şafak. Azarbeycan, Azerbeycan, Azarbaycan xAzerbaycan Güneybatı Asya’da yer alan bir Türk cumhuriyeti. 63 azat xazat a. azadı 1. Serbest bırakma. 2. Okullarda paydos. 3. sf. Serbest bırakılmış olan. 64 azemi, azami xazami sf. azami 1. En çok, en üst, en büyük, en yüksek derece, nicelik, maksimum, maksimal “Ben azami derecede haşarı ve uçarı bir çocuktum.” –Y. K. Beyatlı. 2. mat. Maksimum. 132 eşortman, aşofman xeşofman a. Spor çalışmalarında giyilen, pamuklu veya sentetik kumaştan, iki parçalı giysi. gol yapmak xgol atmak Topun karşı takımın kalesine girmesini sağlamak. 183 hoporlör, opörlör, aporlor xhoparlör a. 1. Elektrik dalgalarını ses dalgasına çeviren ve gerektikçe sesi yükselten alet “Bu caminin hoparlör düzeni ve halıları için elektrik süpürgesi bile var.” –F. Otyam. 2. Radyo, pikap, teyp vb. araçlarda sesi işitilebilecek duruma getiren alet “Hemen hemen bütün Batı ülkelerini gezdim. Hiçbir yerde hoparlör sesi duymadım.” –F. R. Atay. kaideye almamak xkale almamak önem vermemek, hesaba katmamak, sözünü etmeye değer bulmamak. 324 nacizane xacizane, naçizane zf. naçizane esk. 1. Önemsiz bir şey olarak, haddi olmayarak “Bunun için sizlere, naçizane, bir tavsiyem olacak.” –T. Buğra. 2. Çok küçük, önemsiz bir şey olarak. zf. acizane Söz söyleyen kimsenin, kendi yaptıklarını abartmamak için kullandığı “âcizlere yakışacak biçimde” anlamında kullanılan bir nezaket sözü “Ben âcizane her dilden çakarım.” –H. R. Gürpınar. sahne almak xsahneye çıkmak 1 tiyatro, müzik vb. sanatçılar için sanatını izleyici önünde uygulamak, göstermek “Türk kızı, orada sahneye çıktı ilk defa.” –Y. Z. Ortaç. 2 mec. kullanılmak, görünmek, ortaya çıkmak “Almanca yanında ara sıra Hırvatça da sahneye çıkıyor.” –F. R. Atay. aşentiyon, aşantiyon xeşantiyon a. Bir malın niteliğini belirtmek, özelliklerini göstermek amacıyla parasız verilen veya gönderilen mal “Avrupa firmalarından gelen yeni ilaç eşantiyonlarının tariflerini dikkatle okur, not ederdim.” –R. N. Güntekin. 119 egzantrik, ekzantrik, egsantrik xeksantrik sf. 1. mat. Dış merkezli. 2. top. b. Ayrıksı. 3. mec. Ayrıksı “Romantik olmaktan ziyade eksantrik hâlleri beni harap etmeye başladı.” –A. Gündüz. 120 egzos, egsoz, eksoz, egzost, eksozt xegzoz a. 1. İçten yanmalı motorlarda yanan akaryakıtın gazı “Büyük kentin yazın egzoz, kışın kalorifer dumanı kokan havasından…” –H. Taner. 2. Bu gazın boşaltılması. 3. Bu gazın atılmasını sağlayan düzen. 4. Susturucu. 121 Eğridir xEğirdir öz. a. eği’rdir Isparta iline bağlı ilçelerden biri. ekibi xekibi a. Takım “Aramızda ekipler kuracağız, maçlar yapacağız, oyunlar oynayacağız.” –Ç. Altan. 123 ekistra xekstra sf. 1. En iyi, üstün nitelikli Ekstra un. 2. zf. Fazladan, alışılan ve gerekenden başka, ek olarak Ekstra yatak ücreti almadılar. 124 entellektüel xentelektüel sf. 1. Bilim, teknik ve kültürün değişik dallarında özel öğrenim görmüş kimse, aydın, münevver. 2. Fikir sorunlarıyla ilgili Entelektüel bir çalışma. 125 entrasan xenteresan sf. İlgi çekici, ilginç “Evet, şimdi çok enteresan bir noktaya geldik.” –N. F. Kısakürek. 126 erezyon xerozyon a. jeol. 1. Yer kabuğunu oluşturan kayaçların, başta akarsular olmak üzere türlü dış etmenlerle yıpratılıp yerinden koparılarak eritilmeleri veya bir yerden başka bir yere taşınması olayı, aşınma, aşınım, itikâl “Devlet toprağın … erozyonla kaybedilmesini önlemek … amacıyla gerekli tedbirleri alır.” –Anayasa. 2. mec. Değer veya saygınlık kaybetme. 127 erkan xerkân ç. a. erkânı 1. Bir topluluğun ileri gelenleri, büyükler, üstler “Yüksek sınıf mahalle erkânını da konaklarına uğrayıp meseleden haberdar eder.” –R. H. Karay. 2. Yol, yöntem “Onun arkasına bu yolda, bu erkânda gelmiş geçmiş ustalar, pirler vardı.” –Ö. Seyfettin. 3. ask. General veya amiral aşamasındaki askerler. erzağı xerzakı ç. a. erzakı Uzun süre saklanabilen yiyeceklerin genel adı “Çarşıdan erzakını bile kendi pazarlık eder, kendi alır, kendi evine getirir.” –Ö. Seyfettin. 129 eskirim xeskrim a. sp. Dürtücü kılıç, kesici kılıç ve delici kılıç adı verilen silahlarla yapılan spor, kılıç oyunu. 130 espiri xespri a. 1. İnce söz “Espri, kıtlıkta bolluk arz eden bir cevherdir.” –N. F. Kısakürek. 2. ed. Nükte Romanın esprisi. 131 eşgal, eşkal xeşkâl a. eşkâli esk. 1. Dıştan görünüş “Şu anda kendisinin eşkâlini bilen yüzlerce ve belki de binlerce kişi onu arıyordu.” –İ. O. Anar. 2. Biçim II. 3. Kılık. 132 eşortman, aşofman xeşofman a. Spor çalışmalarında giyilen, pamuklu veya sentetik kumaştan, iki parçalı giysi. 133 eşşek xeşek a. 1. hay. b. Atgillerden, uzun kulaklı binek ve hizmet hayvanı, merkep, karakaçan, uzun kulaklı Equus asinus. 2. hlk. Odun kesme, duvar örme, sıva yapma vb. işlerde kullanılan üç veya dört ayaklı sehpa. 134 eşyalar xeşya ç. a. eşya Türlü amaçlarla kullanılan, insan yapısı, taşınabilir cansız nesnelerin bütünü “Güçlük, ev bulmak ve eşyayı taşımak derdiyle başlar.” –B. Felek. 135 evraklar xevrak ç. a. evrakı 1. Kâğıt yaprakları, kitap sayfaları. 2. Resmî kurumlarda işlem gören belgeler “Mektupçu evrak okur, cevap yazar, muhabere işlerini idare ederdi.” –S. Ayverdi. 3. Yazılmış kitaplar, mektuplar veya yazılar. 136 evsane xefsane a. efsane 1. ed. Eski çağlardan beri söylenegelen, olağanüstü varlıkları, olayları konu edinen hayalî hikâye, söylence. 2. mec. Gerçeğe dayanmayan, asılsız söz, hikâye vb “Hamdi’nin hayatına dair uydurulmuş efsanelerden birisi de onun müthiş bir aşk yüzünden bu hâle geldiğidir.” –Y. K. Karaosmanoğlu. 137 evye xeviye a. Mutfakta musluk altında bulaşık yıkamaya yarayan tekne “Mutfak kirli ve dağınık, eviye de altüst, dağ gibi bulaşık.” –A. İlhan. 138 eyitim xeğitim a. 1. Çocukların ve gençlerin toplum yaşayışında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları elde etmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine okul içinde veya dışında, doğrudan veya dolaylı yardım etme, terbiye “Sadece kolejinizde değil eğitim işlerinin tümünde güvenilir bir danışman olabilirim.” –N. Hikmet. 2. eğt. Eğitim bilimi. 139 eylenmek xeğlenmek nsz 1. Neşeli, hoşça vakit geçirmek “Masadakiler eğlenirlerken vali dalgınlaşmıştı, pek dinlemiyordu konuşulanları.” –A. Kulin. 2. -le Bir kimsenin herhangi bir kusuru veya zayıf noktası ile alay etmek “Yalnız bunları sordu ve inan ki benimle eğlendi.” –M. Ş. Esendal. 3. Bir yerde durmak, beklemek, tevakkuf etmek “Yemen’e gönderilirken Beyrut’ta bir hafta eğlenmiş hem şehri görmüş hem de Cebel köylerinde gezintiler yapmıştı.” –R. H. Karay. 4. Oyalanmak. 140 ezzane xeczane a. eczane İlaçların hazırlandığı veya hazır ilaçların satıldığı yer. kendine iyi bak xkendine dikkat et Kendine dikkat et. ıskonto xiskonto a. isko’nto tic. 1. İndirim. 2. Kırdırma. 3. Senedin saymaca değeri üzerinden yapılan indirim. 4. tkz. Söz için bir bölümünü söylenmemiş sayma Bu sözleri iskonto ile dinle. 187 Istanbul, İstambul xİstanbul öz. a. ista’nbul Türkiye’nin Marmara Bölgesi’nde yer alan illerinden biri. içki kullanmak xiçki içmek İçki içmek 191 ikâmetgah xikametgâh a. ikametgâhı Konut. 192 ilizyon, ilüzyon xillüzyon a. 1. Göz bağı. 2. ruh b. Yanılsama. 193 inkilap xinkılap a. inkılabı, l ince okunur 1. Toplum düzenini ve yapısını daha iyi duruma getirmek için yapılan köklü değişiklik, iyileştirme, devrim, reform Yazı inkılabı. 2. esk. Bir durumdan başka bir duruma geçiş, dönüşüm “Münevver Türk kadını inkılaptan çok evvel çarşafı atmış ve kaçgöçü kaldırmıştı.” –P. Safa. 194 insiyatif xinisiyatif a. 1. Öncecilik, üstünlük. 2. Karar verme yetkisi. 3. Gerekli kararları almayı bilen kişinin niteliği. 195 iskâmbil xiskambil a. 1. Bir yüzünde sayılar veya resimler bulunan, çeşitli oyunlar oynamaya yarayan kart, oyun kâğıdı “Sonbahar sonları olduğu için orada ancak iki ihtiyar otçu ile bir bahçıvan iskambil oynuyorlardı.” –O. C. Kaygılı. 2. Bu kartların 52 tanesinden oluşan deste. 3. Bu kart destesiyle oynanan oyun. 196 iskan xiskân a. iskânı 1. Yurtlandırma. 2. Yurtlanma İskân izni. 197 istakoz xıstakoz a. hay. b. Istakozlardan, suda yaşayan, birinci ayak çifti güçlü iki kıskaç durumunda gelişmiş bulunan, beyaz eti için avlanan, iri bir böcek Homarus vulgaris. 198 istepne xstepne a. Yedek lastik. 199 istifa xistifa a. istifa 1. Kendi isteğiyle işten veya bir hizmetten ayrılma. 2. İşten ayrılma isteğini bildiren dilekçe. 200 istihbaratlar xistihbarat ç. a. istihbaratı 1. Yeni öğrenilen bilgiler, haberler, duyumlar. 2. Bilgi toplama, haber alma. 201 istihkam xistihkâm a. istihkâmı ask. 1. Düşman saldırısını durdurmak, düşmana karşı savunma yapmak amacıyla düzenlenmiş yer “Meğer tel örgülerin gerisindeki istihkâmlara gelmişim.” –A. Gündüz. 2. İstihkâm işleriyle uğraşma, istihkâmcılık. 202 itibaren xitibaren zf. itibaren 1. -den başlayarak, -den beri “İşte o dakikadan itibaren onun boyalı dudaklarından, yapma sarı saçlarından nefret ediyordum.” –A. H. Müftüoğlu. 2. -den sonra “Babamın ölümünden itibaren size daima hak verdim.” –A. İlhan. 203 itibariyle xitibarıyla zf. itibarı’yla 1. -den sayılmak üzere. 2. Bakımından “Kılık kıyafet itibarıyla, bir dilenciden hiç farkı yoktur.” –Y. K. Karaosmanoğlu. 204 itiraz xitiraz a. itirazı 1. Bir düşünce veya kararı benimsemeyerek karşı çıkma “Benim bunlara itirazım yoktu. Tek itirazım, annemin oynamaya kaldırılmasıydı.” –A. Kutlu. 2. Söylenecek söz, karşı söyleme “Artık itirazlar, teçhiller, istihzalar, hiddetler birbirini takip ediyordu.” –A. H. Müftüoğlu. 205 ivedi xivedi sf. 1. Acele “İvedi yanıma yaklaştı, mavi gözleri ışıl ışıldı.” –M. İzgü. 2. Acil. 206 izalasyon xizolasyon a. l ince okunur fiz. Yalıtım. kendine iyi bak xkendine dikkat et Kendine dikkat et. sigara kullanmak xsigara içmek Sigarayı bir ucundan yakıp öbür ucundan dumanını emerek içine çekmek “İleride, laboratuvarın geniş sahasını çevreleyen gri duvarların dibinde iki güvenlik görevlisi sigara içiyorlardı.” –E. Şafak. hoporlör, opörlör, aporlor xhoparlör a. 1. Elektrik dalgalarını ses dalgasına çeviren ve gerektikçe sesi yükselten alet “Bu caminin hoparlör düzeni ve halıları için elektrik süpürgesi bile var.” –F. Otyam. 2. Radyo, pikap, teyp vb. araçlarda sesi işitilebilecek duruma getiren alet “Hemen hemen bütün Batı ülkelerini gezdim. Hiçbir yerde hoparlör sesi duymadım.” –F. R. Atay. 336 oce xoje a. Türlü renklerde tırnak cilası “Tırnaklarına az önce sürdüğü gülkurusu ojenin kokusunu duyuyorum.” –İ. Aral. 337 okşizen xoksijen a. Atom numarası 8, atom ağırlığı 16 olan, hidrojenle birleşerek suyu oluşturan, rengi, kokusu ve tadı olmayan, havada beşte bir oranında bulunan bir gaz, müvellidülhumuza simgesi O. olaraktan xolarak Olarak onla xonunla Onunla 340 oparasyon xoperasyon a. 1. Dizi eylem. 2. İşletme. 3. Emniyet teşkilatında suçluların yakalanması için düzenlenen dizi eylem “Operasyonu başlatacak işareti ondan bekliyoruz.” –A. Ümit. 4. ask. Harekât. 5. tıp Ameliyat “Operasyonu sona erince verdikleri sözleri de kolayca unuttular.” –A. Ümit. 341 opsayd xofsayt a. sp. Futbolda hücuma geçen takımın en az bir oyuncusunun topla oynandığı anda rakip takımın kale çizgisine, o takımın en yakın oyuncusundan daha yakın bulunması durumu “Maçta da kendini pek yormaz, yarı ofsayt durumlarından beleş goller çıkarırdı.” –H. Taner. oradaki xoradaki Orada bulunan. 343 orjinal xorijinal sf. l ince okunur 1. Özgün “Zira ki biz, orijinal mevzulara teması şiar edinmişiz.” –N. Hikmet. 2. Fabrikası tarafından yapılan, taklit olmayan araç ve gereç. 3. Otantik. 4. mec. Alışılagelenden daha değişik, şaşırtıcı nitelikte olan “Ankara ikliminin en orijinal tarafını ısıda buluruz.” –F. R. Atay. 344 Osmanlıca xOsmanlı Türkçesi öz. a. 1. XIII-XX. yüzyıllar arasında Anadolu’da ve Osmanlı Devleti’nin yayıldığı bütün ülkelerde kullanılmış olan, Arapça ve Farsçanın etkisi altında kalan Türk dili. 2. sf. Bu dille yazılmış olan. panik oldum xpanik olmak, paniğe kapılmak çok korkmak “Kendisi ile birlikte gelemeyeceğini anlayınca tam bir paniğe kapıldı.” –N. Cumalı. 429 şok olmak xşoke olmak sf. “Birdenbire şaşırtmak, hoşa gitmeyecek bir şey yapmak” anlamlarındaki şoke etmek ve “birdenbire şaşırmak, hoşa gitmeyecek bir şeyle karşılaşmak” anlamlarındaki şoke olmak deyimlerinde kullanılan bir söz. Arananlar ve bulunanlarrütbesi olan meslekler yatakta nasılhepsibahis 124hepsibahis 187yanlis kullandigimiz turkce kelimeleryouwin evrak Okunma Çocuklukta başlayan öğrenme süreci bazen bize yanlış kelimeler öğretebiliyor ne yazık ki. Yanlış öğrendiğimiz ve doğruyu öğrenmek için araştırıp sorgulamadığımız kelimeler ileriki yaşlarda bizi dilini düzgün kullanamayan bireyler kimini yanlış yazdığımız kimini ise yanlış telaffuz ettiğimiz kelimelere birkaç örnek *Teknolojinin bir armağanı olan cep telefonlarını kullanabilmek için ara ara bataryalarını şarj ederiz. Ama şarj etmek terimini nedense şarz etmek olarak kullanıyoruz. *Ev, araba vs. gibi şeyleri satmak için yazıp astığımız kâğıtlara satlık yazarız. Ama doğrusu satılıktır. *Elma, vişne, limon gibi meyve ve sebzelerin tadını anlatmak isterken eşki desek de doğrusu Kullanımı Doğru Kullanımı * Gardolap Gardırop * Mağrul Marul * Eşortman Eşofman * Ahçı Aşçı * Herkez Herkes * Yalnış Yanlış * Yanlız Yalnız * Herkez Herkes * Maffolmak Mahvolmak * İddaa İddia * Afferim Aferin * Şöför Şoför * Süpriz Sürpriz * Anaktar Anahtar * Şemşiye Şemsiye * Tualet Tuvalet * Kirbit Kibrit * Tiskinmek Tiksinmek * Palyanço Palyaço * Laylon Naylon * Arabeks Arabesk * Gaste Gazete * İstambul İstanbul * Fortmanto Portmanto * Kalörüfer Kalorifer * Elentrik Elektrik * Pıçak Bıçak * Takta Tahta * Hastahane Hastane * Filim Film * Dövüz Döviz * Kırem Krem * Kıral Kral * Poğça Poğaça * Zebze Sebze * Proğram ProgramDilini düzgün kullanan bireyler olmak aslında hiç de zor değil. Yapmamız gereken sadece teknolojinin bilgisayarları evimize, işimize ve hatta telefonlarımıza kadar getirmesinden faydalanıp araştırma yapmak, öğrenmeye çalışmak o kadar. Kısacası teknolojiyi sadece eğlence için değil kişisel gelişimimiz için de kullanmak. Doğru yazdığımızı sandığımız ancak yanlış yazdığımız kelime sayısı bir o kadar fazla. Peki gerek yazılı anlatımda, gerekse sözlü anlatımda sıkça kullanılan ve yazımı karıştırılan sözcükler hangileri? 15 Şubat 2021 Pazartesi, 1028 Abone Ol Türkçede yanlış yazılan veya sözlü anlatımda yanlış kullanılan kelimelere çok sık insanlar kelimeyi hatalı kullandıklarını anlayıp, aynı hatayı tekrarlamazken; kimi insanlar ise yanlışlığın farkında olmadan sözcükleri aynı şekilde hatalı kullanmaya devam Türkçede yazımı karıştırılan kelimeler hangileri? İşte sıkça yanlış telaffuz edilen veya yanlış yazılan kelimelerden bazıları…Yanlış bir çokDoğru birçokYanlış birşeyDoğru bir şeyYanlış küsürDoğru küsurYanlış orjinalDoğru orijinalYanlış harfiyatDoğru hafriyatYanlış evyeDoğru eviyeYanlış insiyatifDoğru inisiyatifYanlış ünvanDoğru unvanYanlış şöförDoğru şoförYanlış şovalyeDoğru şövalyeYanlış afilliDoğru afiliYanlış asvaltDoğru asfaltYanlış bire birDoğru birebirYanlış bir kaçDoğru birkaçYanlış bu günDoğru bugünYanlış birgünDoğru bir günYanlış dökümanDoğru dokümanYanlış acıtasyonDoğru ajitasyonYanlış aferimDoğru aferinYanlış anfiDoğru amfiYanlış cürretDoğru cüretYanlış dinazorDoğru dinozorYanlış farketmekDoğru fark etmekYanlış hem fikirDoğru hemfikirYanlış herbiriDoğru her biriYanlış herhangibirDoğru herhangi birYanlış hergünDoğru her günYanlış hıristiyanDoğru hristiyanYanlış hiç birDoğru hiçbirYanlış hoşçakal, hoşgeldinDoğru hoşça kal, hoş geldinYanlış herkezDoğru herkesYanlış herşeyDoğru her şeyYanlış iddaaDoğru iddiaYanlış inkilapDoğru inkılapYanlış itibariyleDoğru itibarıylaYanlış kat etmekDoğru katetmekYanlış kareografiDoğru koreografiYanlış sezeryanDoğru sezaryenYanlış vejeteryanDoğru vejetaryenYanlış suç üstüDoğru suçüstüYanlış süprizDoğru sürprizYanlış şarzDoğru şarjYanlış tenefüsDoğru teneffüsYanlış yadaDoğru ya daYanlış ve yaDoğru veyaYanlış yalnışDoğru yanlışYanlış yanlızDoğru yalnızYanlış sağolDoğru sağ olYanlış şuanDoğru şu anYanlış soğuk kanlıDoğru soğukkanlıYanlış peştemalDoğru peştamalYanlış müstehakDoğru müstahakYanlış menapozDoğru menopozYanlış komidinDoğru komodinYanlış entellektüelDoğru entelektüelYanlış muhattapDoğru muhatap En Çok Okunan Haberler

türkçede yanlış yazılan kelimeler ve doğruları pdf