20 rabİa İlhan yÜksek avukat 21. fatma varank yÜksek mİmar 22. adem sefer yÜksek mÜhendİs 23. hurŞİt yildirim yÜksek avukat 24. fahrİ yasİn Şener yÜksek İktİsatÇi 25. pinar kandemİr hacibektaŞoĞlu yÜksek avukat 26. ayŞe kartal yÜksek muhasebecİ 27. mustafa demİral yÜksek avukat 28. mustafa Özmen yÜksek yÖnetİcİ AtillaİLHAN. Attila İlhan (1925-2005) 1925'te Menemen'de doğdu. Kardeşi, oyuncu Çolpan İlhan'dır. ama sıcak bir içtenliğe yaslanan anlatımı, * Abbas Yolcu (1957) * Yanlış Kadınlar Yanlış Erkekler (1985) Anılar ve Acılar * Hangi Sol (1970) * Hangi Batı (1972) SanatTeorisi, Makaleler, Attila ilhan (1925-2005): Attila İlhan 15 Haziran 1925’te Menemen’de doğdu. Özet: Attila İlhan 15 Haziran 1925’te Menemen’de doğdu. İlk ve orta eğitiminin büyük bir bölümünü İzmir ve babasının işi dolayısıyla gittikleri farklı kentlerde tamamladı. Abbas Yolcu Yanlış Kadınlar Attilaİlhan: Abbas Yolcu; Füruzan: Balkan Yolcusu; Erdem Bayazıt: İpek Yolu’ndan Afganistan’a; Facebook; Twitter; Youtube; WhatsApp; BENZER YAZILAR. Hasan Ali Toptaş – Nazlı Eray Eserleri Özellikleri AYT. Türklerin Kullandıkları Yazı ve Alfabeler 10. Sınıf Konu Anlatımı. Eokultv - Attilaİlhan şiirlerini beğenirim. Hatta çok beğenirim. hem de sol hareketleri inceler. Yurda dönünce Abbas Yolcu başlığıyla gezi notları yayımlar. 1950’de Türkiye Sosyalist Partisi’ne girer, Gerçek gazetesinde çalışır. Yalnız Çocuğun doktoru. 2-) Olayın (Vakanın) Özeti: Romanımızın kahramanı olan cash. Şair, romancı ve senarist kimlikleriyle öne çıkan Atilla İlhan, 15 Haziran 1925'te İzmir'in Menemen ilçesinde dünyaya gelir. İlk ve orta öğrenimini İzmir'de ve babasının görev gereği bulunduğu farklı yerlerde tamamlar. İzmir Atatürk Lisesi birinci sınıfında bir kıza âşık olur. Ona bir Nazım Hikmet şiiri gönderir ve yakalanır. Bundan dolayı okuldan uzaklaştırılır ve iki ay hapis cezası alır. Bir süre öğrenimine ara vermek zorunda kalır. Daha sonra İstanbul Işık Lisesine devam eder. 1946'da buradan mezun olup İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde okumaya başlar. Yazın çalışmalarına da üniversite yıllarında şiirle başlar. 1948'de ilk şiir kitabı "Duvar"ı yayımlar. Atilla İlhan, 1948'de Nazım Hikmet'i kurtarma hareketine katılmak üzere Paris'e gider. Bu hareketin bizzat içerisinde yer alır. Bu esnada Fransa ile ilgili geniş bilgi ve izlenim sahibi olur. Sonra Türkiye'ye döner. 1951'de "Gerçek" gazetesinde çıkan bir yazısı nedeniyle yeniden Paris'e gitmek zorunda kalır. Fransızcasını geliştirir. Marksist fikirler hakkında bilgi sahibi olur. Türkiye-Fransa üçgeninde gidip gelen yaşamı sonrasında Türkiye'ye döner. Gazetecilik faaliyetlerine başlar. Sinema eleştirileri kaleme alır. Böylece ünü yavaş yavaş yayılır. Atilla İlhan, 1957'den sonra İstanbul'da sinema çalışmalarına yönelir. Birçok senaryoya Ali Kaptanoğlu ismiyle imza atar. 1960'ta tekrar Paris'e gider. Sonra İzmir'e döner. "Bıçağın Ucu" romanını yayımlar. 1973'te Ankara'ya taşınır. "Yaraya Tuz Basmak" ve "Sırtlan Payı" romanlarını burada kaleme alır. Sonra İstanbul'a yerleşen Atilla İlhan, sırasıyla "Milliyet", "Güneş" ve "Meydan" gazetesinde yazılar yazar. 1996'dan ölümüne dek yazılarına "Cumhuriyet" gazetesinde devam eder. Atilla İlhan, 11 Ekim 2005'te İstanbul'da geçirdiği kalp krizi sonucu hayata veda eder. Cenazesi, Soğukkuyu Mezarlığı'na defnedilir. Edebi Kişiliği Toplumcu-gerçekçi sanatçı kimliğiyle ön plana çıkan Atilla İlhan, entelektüel çalışmalarıyla Türk edebiyatı ve düşünce dünyasına önemli katkılarda bulunur. "Romantik toplumcu" olarak tanınır. Şiire yeni bir ses, coşkulu bir anlatım kendine ait bir duyarlılık getirir. Garip şiir akımı ve İkinci Yeni şiir anlayışının karşısında yer alır. "Cebbaroğlu Mehemmed" isimli şiiriyle bir yarışmada dereceye girince tanınır. "Maviciler" olarak bilinen ulusçu ve gerçekçi şiir akımını başlatır. Eserlerinde hem toplumsal hem de bireysel konuları kültürel bir zenginlikle işler. Adalet, eşitlik, insan sevgisi, bağımsızlık, barış, özgürlük, halkçılık, yalnızlık, aşk, ölüm, umutsuzluk, bunaltı gibi temaları evrensel dile yakın bir üslupla kaleme alır. Kişinin kendi olma isteği teması bireysel temalarda en çok işlediği konu olur. Günlük hayat akışı içindeki bireyi konu edinir. "Serüven Şairi" olarak bilinir. Divan ve halk şirine özgü biçim özellikleri ve imgelerini yeni şiirin öğeleriyle yoğurur. "Sisler Bulvarı" kitabıyla toplumcu temalardan ziyade bireysel temalara yönelir. Halk ve divan şiirine özgü özellikleri yeni şiirin unsurlarıyla sentezler. Eserlerinde konuşma diline ve argolu söyleme yer verir. Şiirlerinde "İmge"ye çok fazla başvurur. Eserlerinde noktalama işaretlerini ve büyük harfleri kullanmaz. Senaryolar kaleme alır. Günlük, sıradan kişileri konu alan toplumcu-gerçekçi romanlar kaleme alır. Romanlarında tarihten beslenir. "Sokaktaki Adam" ismindeki ilk romanından sonra tarihsel konulara yönelir. "Yaraya Tuz Basmak" romanında Kore Savaşı yıllarından başlayıp 27 Mayıs devrimine dek süren bir subayın hayatını konu edinir. "Kurtlar Sofrası", "Sırtlan Payı", "Dersaadet'te Akşam Ezanları"nda Mütareke Dönemi ve Kurtuluş Savaşı yıllarını kaleme alır. "Zenciler Birbirine Benzemez" romanında Avrupa'da komünist ve antikomünist mültecilerle karşılaşan ve hayal kırıklığına uğrayan bir devrimciyi anlatır. "Sırtlan Payı" romanıyla 1974 Yunus Nadi Roman Armağanı'nı kazanır. "Tutuklunun Günlüğü" şiir kitabıyla da 1974 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü'nü alır. Eserleri Şiir Sisler Bulvarı Yağmur Kaçağı Duvar Ben Sana Mecburum Yasak Sevişmek Bela Çiçeği Tutkunun Günlüğü Böyle Bir Sevmek Elde Var Hüzün Korkunun Krallığı Ayrılık Sevdaya Dâhil Kimi Sevsem SensinRoman Kurtlar Sofrası Sırtlan Payı Yaraya Tuz Basmak O Karanlıkta Biz Bıçağın Ucu Dersaadette Sabah Ezanları Gezi Yazısı Abbas Yolcu Batı'nın Deli Gömleği Senaryo Yarın Artık Bugündür Yıldızlar Gece Büyür Kartallar Yüksek Uçar Atilla İlhan'ın Şiirlerinden Örnekler BEN SANA MECBURUM Ben sana mecburum bilemezsin Adını mıh gibi aklımda tutuyorum Büyüdükçe büyüyor gözlerin Ben sana mecburum bilemezsin İçimi seninle ısıtıyorum. Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor Bu şehir o eski İstanbul mudur Karanlıkta bulutlar parçalanıyor Sokak lambaları birden yanıyor Kaldırımlarda yağmur kokusu Ben sana mecburum sen yoksun. Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur Tutsak ustura ağzında yaşamaktan Kimi zaman ellerini kırar tutkusu Bir kaç hayat çıkarır yaşamasından Hangi kapıyı çalsa kimi zaman Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor Eski zamanlardan bir cuma çalıyor Durup köşe başında deliksiz dinlesem Sana kullanılmamış bir gök getirsem Haftalar ellerimde ufalanıyor Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem Ben sana mecburum sen yoksun. Belki haziran da mavi benekli çocuksun Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor Belki körsün kırılmışsın telaş içindesin Kötü rüzgar saçlarını götürüyor Ne vakit bir yaşamak düşünsem Bu kurtlar sofrasında belki zor Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden Ne vakit bir yaşamak düşünsem Sus deyip adınla başlıyorum İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin Hayır başka türlü olmayacak Ben sana mecburum bilemezsin. Atilla İLHAN AYRILIK SEVDAYA DAHİL açılmış sarmaşık gülleri kokularıyla baygın en görkemli saatinde yıldız alacasının gizli bir yılan gibi yuvalanmış içimde keder uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç kadın rüzgâr uzak karanlıklara sürmüş yıldızları mor kıvılcımlar geçiyor dağınık yalnızlığımdan onu çok arıyorum onu çok arıyorum her yerinde vücudumun ağır yanık sızıları bir yerlere yıldırım düşüyorum ayrılığımızı hissettiğim an demirler eriyor hırsımdan ay ışığına batmış karabiber ağaçları gümüş tozu gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar yaseminler unutulmuş tedirgin gülümser çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var çünkü ayrılık da sevdâya dahil çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili hiç bir anı tek başına yaşayamazlar her an ötekisiyle birlikte her şey onunla ilgili telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar gittikçe genişleyen yakılmış ot kokusu yıldızlar inanılmayacak bir irilikte yansımalar tutmuş bütün sâhili çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil çünkü ayrılık da sevdâya dahil çünkü ayrılanlar hâlâ sevgili yalnızlık hızla alçalan bulutlar karanlık bir ağırlık hava ağır toprak ağır yaprak ağır su tozları yağıyor üstümüze özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır eflatuna çalar puslu lacivert bir sis kuşattı ormanı karanlık çöktü denize yalnızlık çakmak taşı gibi sert elmas gibi keskin ne yanına dönsen bir yerin kesilir fena kan kaybedersin kapını bir çalan olmadı mı hele elini bir tutan bilekleri bembeyaz kuğu boynu parmakları uzun ve ince sımsıcak bakışları suç ortağı kaçamak gülüşleri gizlice yalnızların en büyük sorunu tek başına özgürlük ne işe yarayacak bir türlü çözemedikleri bu ölü bir gezegenin soğuk tenhalığına benzemesin diye özgürlük mutlaka paylaşılacak suç ortağı bir sevgiliyle sanmıştık ki ikimiz yeryüzünde ancak birbirimiz için varız ikimiz sanmıştık ki tek kişilik bir yalnızlığa bile rahatça sığarız hiç yanılmamışız her an düşüp düşüp kristal bir bardak gibi tuz parça kırılsak da hâlâ içimizde o yanardağ ağzı hâlâ kıpkızıl gülümseyen -sanki ateşten bir tebessüm- zehir zemberek aşkımız Atilla İLHAN Ayrıca bakınız Öz Saf Şiir Anlayışını Sürdüren Şiir Serbest Nazım ve Toplumcu Gerçekçi Şiir Milli Edebiyat Zevk ve Anlayışını Sürdüren Şiir Memleketçiler Birinci Yeni Garipçiler Garip Dışında Yeniliği Sürdüren Şairler Maviciler Hisarcılar İkinci Yeni Şiiri 1960 Sonrası İkinci Yeni Sonrası Toplumcu Şiir 1980 Sonrası Türk Şiiri Cumhuriyet Döneminde Halk Şiiri Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatında Anlatmaya Bağlı Metinler Hikâye-Roman Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatında Göstermeye Bağlı Metinler Tiyatro Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatında Öğretici Metinler Ayrıca bakınız Birdenbire Kaptan'ın Attila İlhan sohbetlerini çok özlediğimi fark ettim. Artık onunla Maçka'dan Taksim'e yürüyüp Divan Pastanesi'nde oturamam ki... O otuz beş yıl önceydi... Şimdi Kaptan toprak altında, benim de ayaklarım ağrıyor. Kitaplarının ilk baskıları tavan arasında, sandıkta yığılı, ara ki bulasın. Bastım düğmeye, yeni baskılarını getirttim. Hele ilk eserleri, "Abbas Yolcu" vb... Altmışlı yıllarda biz toy gençleri çarpan o müthiş dili ve anlatımı... İlk romanı "Sokaktaki Adam"... Buna müthiş bir de önsöz yazmış. Bir yerinde "hayatlarını bok yoluna harcamış eski Bolşevikler"den söz ediyor. Elli küsur yıl sonra gene çarpıldım. Türkiye'den örnek vermeyelim de kıyamet kopmasın. *** Aynı önsözde Türkiye üzerine müthiş "tahliller" de var. Bakın daha 1951 yılında ne demiş bizim Kaptan... Tam yetmiş yıl önce... "... bilindiği gibi Kurtuluş Savaşı'ndan sonra bizde Batılılaşmak eğilimi başgöstermiş, yeni bir düşünce tarzı, yeni bir sanat, yeni bir ahlak kurulması için mücadele başlamıştır. Bu mücadele köklü olarak entellektüel planda yürütülüyor, yeni bir dünya görüşünün toplumsal ve özdeksel yaşama koşullarındaki bir yenileşmeyi izlediği hiç hesaba katılmaksızın eski kalıba yeni bir boya vurulmak isteniyordu. Bunun sonucu olarak, özellikle büyük şehirlerde yaşayan orta halli zümrelere bağlı bir kuşak yetişti. Bu kuşak sinemanın, dergilerin, basının da himmetiyle Batı'nın taklitçisi haline geldi. Bu onların henüz o çağı değil de kendi çağını yaşayan toplumsal çevrelerinden ayrılmalarına, onunla çelişmelerine, ona kızmalarına sebep oldu. Bu insanlar kültür düzeylerine göre derece derece soysuzlaştılar, toplum dışı, gerçek dışı, her türlü sapık serüvene elverişli kimseler haline geldiler. Toplumsal çevreleriyle çelişmelerini, memleketle bağlarının çözülmesi izledi. Ya korkunç bir kötümserliğin tutsağı oldular ya da ufalanıp gittiler. İçlerinden pek azı gerçeğe yüzünden bakabilmek, memleketinin koşullarını kavrayabilmek ve gerekli fikir bileşimini yapabilmek basiretini gösterdi." *** İmdi, bunu okuduktan sonra gene de "Acaba AK Parti nasıl iktidara gelebiliyor ve yirmi yıl kalabiliyor?" diye soracak varsa... Bir şeycikler demem. Kaptan'a havale ederim. "Öbür tarafta" tartışırsınız artık. Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz Yasal Uyarı Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın. Haydar Ergülen Yayan Yapıldak’taki denemeleriyle her uğradığı yeri hem anlatıyor hem de dağarcığındaki şiirlerle yazıyı edebi bir yol haritasına dönüştürüyor. O zaman seyahat ajandamıza mutlaka koyacağız...Gerek Türkiye’de gerek yurtdışında gideceğim yerin edebiyat yapıtlarını okurum. Okumamın dışında gittiğim her yer üzerine belleğimde kalan dizeleri mırıldanırım...Haydar Ergülen’in Yayan Yapıldak-Yolyazı’ kitabını bu yüzden sevdim. Bu, üçlemenin ilk kitabı; suyazı ve gökyazıyla tamamlanacak. Haydar Ergülen hem iyi bir şair hem de iyi bir denemecidir. Ayrıca birçok şair üzerine de önemli yazılar kaleme almıştır. İyi bir takipçidir...Ergülen’in bir başka hoşuma giden yanı da kızını unutmadığını, her zaman yanında ve kitabında olduğunu kanıtlamıştır. Şairler kız çocuklarını çok sayfayı açtığımda karşılaştığım yazı“Haydar ErgülenNar’ın babası.”Şair yapıtında uğradığı yerleri hem anlatıyor hem de dağarcığındaki şiirlerle yazıyı edebi bir yol haritasına dönüştürüyor. O zaman seyahat ajandamıza mutlaka koyacağız. Kitap, 29 yazı başlığından oluşuyor. Sık sık kullandığımız kelimelerin ardında nice edebiyatçının, özellikle şairlerin emeği var. Başlıklardan yola çıkalım...Avare’den İthaki’ye...Avare’ Çağrışımı zengin; hepimizin avarelik günleri olmuştur. Hayatınızdan, hayatımdan ortak bir kesit.“Dalgın, hülyalı, dolu, esrik, yeğin, gönüllü, zamansız, yersiz, âşık, ahbap, cömert...”Kimler, hangi kitaplar var yazıda? Aylak Adam’, Lüzumsuz Adam’, Orhan Veli, Walter Benjamin. Özetle avare, sen, ben, o.Bavul’ Şairler gündelik yaşamın hüznünü, bir serüvenin parçası olarak anlatırlar “Bavul, ne tuhaf, hem gurbetin ta kendisi gibi gezer yolcuyla hem de yokluğunda yolcu kendini yetim hisseder. Bavula yaslanmış kara yağız bir delikanlı gibi, siyah kılıfıyla duran saz ya da gönül ortağı. Ey yolcu, bavulunu bekletirsen gün akşam olur.”Ceylan’ İlhan Berk’ten dizeler “Ne zaman seni düşünsem/bir ceylan su içmeye iner”, “Bir yokmuş bir varmış! Yolcunun defterinden fırlayan ceylanlar su içmeye şiire koşarmış!”Yayan Yapıldak Haydar Ergülen İthaki YayınlarıDidim’i okuduğunuzda bilgiyle kişiliğin bir yapıtta nasıl içselleştiğini fark edeceksiniz. Eskişehir’, biyografinin şehircesi. “İçinden tren geçiyorsa şiir de geçiyordur. Şiir geçiyorsa yazı dünden geçiyordur. 50 yıldır uzaktayım ama, ayrılmadık.”Gezgin’ size neleri anımsatır? Ergülen, bu kavramı işleyen şairleri sıralıyor Attilâ İlhan Abbas Yolcu, Can Yücel, Cemal Süreya, Metin Altıok. “Benim gezginim Metin Altıok’tur. Gülten Akın’dan sonra yüz yüze, göz göze geldiğim ilk şair odur.” Hayat’, “Nâzım Hikmet’in dediği gibi belki, Aslolan hayattır, beni unutma Hatçem!’ Hayat zor. Hayatı yazmak daha zor. Suçlu hayat. Hayat, günah keçisi.İthaki’ Herkesin kendi İthaki’si, herkesin kendi yolculuğu. Bir yere varılır ya da varılmaz. Lorca’nın Atlının Türküsü’nden bir dizeyi anımsattı “Bilirim de varamam Kortoba’ya” Çevirenler Sabahattin Eyüboğlu-Melih Cevdet Anday Lirik’ denince türkü düşer şairin belleğine “Gül koydum azık sana. Su gibi aziz, gül gibi azık, yol gibi lirik.”Mavi’ “Giritli Kazancakis, Ege’yle büyülenmiş, Ege, mavilenmiş. Bütün yazı, bütün şiir, bütün hava mavi imiş!” Orman’ Ahmet Güntan’ın Ormanların Gümbürtüsü’ okunmalı. Alıç Ağacı ile Sohbetler’e de gönderme yapıyor Ergülen.Öğle’ “Ey yolcu, şimdi öğle sularındasın, güneşini çek içine! Pan gelebilir.”Seyyah’ Sevdiğim bir şarkının ilk dizesi “Uzayıp giden şu tren yolları”Kitabı bitirdiniz, sıra ’Zeyl’e geldi. Yazıların bir özeti diyebilir miyiz?“Zahid ile rind arasında kalınmaz, kalamayız. Rind dururken kim zahide yoldaşlık eder hem? Öyleyse yolumuz rindlerin yoludur, rindanedir diyelim ki, zahid ile meclis kurup dünyayı da zindana çevirmeyelim!”Şükrü Erbaş’ın şiir kitabı; İnsan Bir Eksik Sözdür’ de anılıyor.“Biz de Neşet Ertaş’ın dinletilerinin sonunda söylediği cümleyle Yayan Yapıldak’ yolculuğumuza katılan, yoldaş olan herkese teşekkür edelim, yol açıklığı dileyelim Beni deyip geldiniz, basıp geldiğiniz yollarda benim yüzüm serili.” Bu kitap Attila İlhan'ın 1949-1952 yılları arasında, o dönem için yepyeni olan bir üslupla kaleme aldığı ve Varlık dergisinde bölüm bölüm yayımlanmış gezi yazılarından oluşuyor. Ama nasıl gezi yazıları? Aslında bir kısmı bugünden dönüp bakıldığında bir günü almayacak gibi görünen, ama zamanında başlı başına birer macera olan gezileri anlatıyor İzmir-Sındırgı yolculuğu gibi. Attila İlhan'ın kalemi öyle kıvrak ki, kısa yolculukların bile bir edebiyatçı gözüyle nasıl zenginleşebileceğini görüyorsunuz... Attila İlhan, Abbas Yolcu'daki üslup arayışını bakın nasıl anlatıyor "Abbas Yolcu metinleri, şairin yeni bir Türkçe nesir üslubu çıkarma teşebbüsüdür; ilk romanlarına da -özellikle Zenciler Birbirine Benzemez'e- sıçrayacak olan bu çalışma, 40'lı yıllarda epeyce taraftar bulacak; 60'lı yıllardan itibaren, artık bilinen ve imzasız da tanınabilen Attila İlhan üslubunu oluşturacaktır."Baskı Yılı 2005Dili TürkçeYayınevi İş Bankası Kültür Yayınları Kitap Adı Abbas Yolcu Yazar Yayınevi İş Bankası Kültür Yayınları İlk Baskı Yılı 2005 Dil Türkçe Barkod 9789754585247 Ödüller Bu kitap Attila İlhanın 1949-1952 yılları arasında, o dönem için yepyeni olan bir üslupla kaleme aldığı ve Varlık dergisinde bölüm bölüm yayımlanmış gezi yazılarından oluşuyor. Ama nasıl gezi yazıları? Aslında bir kısmı bugünden dönüp bakıldığında bir günü almayacak gibi görünen, ama zamanında başlı başına birer macera olan gezileri anlatıyor İzmir-Sındırgı yolculuğu gibi. Attila İlhanın kalemi öyle kıvrak ki, kısa yolculukların bile bir edebiyatçı gözüyle nasıl zenginleşebileceğini görüyorsunuz... Attila İlhan, Abbas Yolcudaki üslup arayışını bakın nasıl anlatıyor Abbas Yolcu metinleri, şairin yeni bir Türkçe nesir üslubu çıkarma teşebbüsüdür; ilk romanlarına da -özellikle Zenciler Birbirine Benzemeze- sıçrayacak olan bu çalışma, 40lı yıllarda epeyce taraftar bulacak; 60lı yıllardan itibaren, artık bilinen ve imzasız da tanınabilen Attila İlhan üslubunu oluşturacaktır. Marka İş Bankası Kültür Yayınları

attila ilhan abbas yolcu özeti