Biz onları helak ettik. Çünkü onlar günahkârdılar. Biz gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri ( oyun ve eğlence olsun da) “oynayalım” diye ( boşuna) yaratmadık. Onları, ancak hak ( gerçek bir sebep ve hikmetli bir gaye) ile yarattık. Fakat onların çoğu bilmezler. [bk. 10/5; 21/16; 23/115; 38/27] "Cenab-ı Hakk, mahlukatı, anlamsız ve boş yere yaratmamış, 'Biz, yeri, göğü ve arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık.' buyurmuştur. Kainat, her zerresi ayrı bir anlam taşıyan, dengeli ve muhteşem bir bütündür. Hayat bulduğumuz bu dünyada her bir varlığın ayrı bir gayesi ve değeri vardır. Mustafaİslamoğlu. ENBİYÂ 21:16 - (Ey insanlar!) Biz göğü, yeri ve bunların arasındakileri bir oyun olsun diye yaratmadık. (Ey insanlar!) Biz göğü, yeri ve bunların arasındakileri bir oyun olsun diye yaratmadık. وَمَاخَلَقْنَا السَّمَٓاءَ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَاعِب۪ينَ 16. 16 . Biz göğü, yeri ve ikisi arasındakileri oyun/oyalanma olsun diye yaratmadık. (21/Enbiyâ, 16) Yaratılış gayesi için bk. 38/Sâd, 27. 15. Ayet 17. cash. “Biz yeri, göğü ve arasındakileri oyun, olsun diye yaratmadık. Eğer bir eğlence edinmek isteseydik, onu kendi katımızdan edinirdik. Yapacak olsaydık böyle yapardık.” Enbiya, 21/16-17 Yüce Rabbimiz, bu ayetlerde muhteşem bir düzen, plan, program ve sisteme sahip olan bu evrenin oyun olarak yani amaçsız ve anlamsız yaratılmadığı gerçeğine dikkatimizi çekmektedir. İnsanın var oluşundan kâinata/evrene kadar tüm mevcudatın yaratılması başlı başına bir mucizedir. Bu mucizenin sebepsiz, hikmetsiz, boşuna meydana getiril-diğini düşünmek, ancak abesle iştigal anlamına gelebilir. Kâinattaki bu ihtişamı ve hikmetli yaratılışı görememek, inkâr karanlığına gömülmüş ve gönül gözü/basiret-ten mahrum olmanın bir sonucudur. Nitekim onların bu acınası durumu ayet-i kerimede; “Biz göğü, yeri ve ikisi arasındakileri boş yere yaratmadık. Bu yaratılanların boş yere yaratıldığı iddiası inkâr edenlerin zannıdır. Cehennem ateşinden dolayı vay inkâr edenle-rin hâline!” Sâd, 38/27 şeklinde ifade edilmektedir. Mümin, aynı zamanda kâinatın yaratılışı, tabiatta meydana gelen olaylarla, bun-ların sebepleri ve sonuçları üzerinde düşünen, tefekkür eden insandır. Kur’an, akıl ve basiret sahibi olanlara seslenerek, ayetler üzerinde derinliğine düşünmelerini ve ibret almalarını istemektedir. Biz, Rabbimizin bize lütfettiği akıl ve yetenekleri kul-lanarak ürettiğimiz bir ürünü, yaptığımız bir eseri beğenir ve başkalarının da beğeni ve takdirine sunar, sergileriz. Olumlu tepkiler aldığımızda mutlu ve memnun olu-ruz. Yaptığımız bir işin eleştirilmesi, ürettiğimiz bir eserde kusur bulunması, pek de hoşumuza gitmez. Yüce Mevla’mızın ilim, kudret, irade, tekvin gibi sıfatlarının tecellisini yansıtan bu kâinatta, göğü, yeri ve içindeki varlıklarında bir kusur ve ek-sik bulmak, ya da bunların öylesine, gayesiz vücut bulduklarını söylemek haddini bilmezlik değildir de nedir? Kendimize ve çevremize, alışkanlık gözlüğünü çıkarıp da hikmet nazarıyla bak-tığımız zaman, onları mükemmel bir planda yer alan ve her biri bir amaca yönelmiş varlıklar olarak görmemiz mümkündür. Örneğin; güneşin doğuşu, batışı, tonlarca suyu barındıran denizlerin durmaksızın dalgalanışı, kuşların uçuşu, ay ve yıldızla-rın gecenin süsü olarak gökyüzünde nakış nakış arz-ı endam edişi, kışın ardından baharın müjdecisi olarak kuru ağaçların yemyeşil yaprak ve renk renk çiçeklerle bezenişi ve daha bunun gibi binlerce yaratılış mucizesinin her an gözlere ve gönül-lere sunduğu güzellikler karşısında hayran olmamak ve büsbütün bunları yaratan Rabbimizin huzurunda acizliğimizin idraki ile şükür secdelerine varmamak müm-kün mü? Üzerimizde her türlü süslerle dolu yükseltilmiş bir tavan hâlinde, içinde nice sır-ları barındıran gök ve altımızda ihtiyacımız olan her türlü nimetiyle dopdolu, kurulu bir beşik gibi döşenmiş olan yerle, bu ikisinin aralarındaki harika varlıklar, gönülleri oyunda olan, Rahman’ın uyarı ve öğütlerini eğlence yerine koyan inkârcıların iddia ettikleri gibi oyuncak değildir. Bilakis Allah’ın kudret ve iradesinin göstergesidir. Yaratılış bir oyun olmadığı gibi, yaratılan da asla bir oyuncak değildir. İlgi-li ayetler, Allah’ı insanlara benzer bir varlık olarak algılayan putperestlere karşı, O’nun aşkın olduğunu, kendisine yakıştırılabilecek beşerî her türlü duygusal ve ruhsal ihtiyaçtan -oyun eğlence ihtiyacı gibi- uzak olduğunu da dile getirmektedir. Her şeyi hikmetle yapan Allah’ın şanına eğlence asla yakışmaz. Çünkü O, eğlence ve oyun edinmekten uzaktır. Allah’ın hiçbir şeye ihtiyacı olmadığı gibi her şey O’na muhtaçtır. Netice olarak bu kâinat, alîm ve hikmet sahibi olan ve her şeye hükmeden Allah tarafından iş olsun diye, rastgele tesadüfen değil, belli bir amaca binaen yaratılmış-tır. Kâinatta var olan en küçük şeyde dahi tesadüfe yer yoktur. Rüzgârın esmesinden tutunuz, yağmurun yağmasına, bulutların hareketine, bitkilere, güneş, ay ve dün-yanın hareketlerine, geceyle gündüzün birbiri ardına gelmesine, sıcağın ve soğuğun ölçüsüne, suyun hareketine, topraktaki minerallere, atomların yapısına, böcek ve hayvanların çeşitliliğine varıncaya kadar her şey harikulade bir ölçü ve program dâhilinde işlemektedir. Bütün bunlarda, insan aklının almakta zorlandığı mükem-mel bir ahenk/uyum söz konusudur Kısacası bu ve benzeri ayetler, evren ve ondaki her şeyin yaratılışında hikmetli bir planın var olduğuna ve dolaylı olarak insanların bu hikmeti keşfetmeye çalışması gerektiğine dikkatleri çekmektedir. 1 Sizin için yaşamamın amacı nedir? Son düzenleyen Moderatör 22 Haziran 2020 2 Yaşama amacımızı bulmaya çalışmak ve bu arayış içerisindeyken keşfetmekten kaçınmamak. 3 Sizin için yaşamamın amacı nedir? Bilsem yaşamazdım. 4 Dünyaya gelmek için bana bir tercih sunulmadı. Doğdum, büyüdüm ve sistemin işlediği şekilde tek tek kalıplaşmış yollardan geçtim. Hedefin ve hayalin olan bir işi yapmak büyük bir nimet, buna layık olduğum için minnettarım. Aslında hepsini tırnaklarımla kazıdığım için kendime minnettar olmam gerekiyor bu durumda Bence bu hayatta ne istiyorsak, onu yapmalıyız. Bu kısa ömrümüzde yapmadıklarımız için değil yaptıklarımız için pişman olmalıyız. Ya da benim yaptığım gibi tecrübe deyip yola devam etmeliyiz. Şu anki en büyük amacım ise sevdiğim kadınla evlenip 1 kız çocuğa sahip olmak. Arabamla onu okula bırakmak, almak istiyorum. Hafta sonu dışarı çıkıp takılmak istiyorum, gece yatarken başucunda hikayeler okumak istiyorum ona. Başka da büyük bir beklentim yok bu hayattan. Son düzenleme 22 Haziran 2020 5 Aklıma güzel bir söz geldi eklemek istedim. -Yaşamın amacı yoksa anlamı da yoktur. 6 Yaşamanın amacı yaşama amacını bulmaktır. 7 Sizin için yaşamamın amacı nedir? Yaşamanın amacı hem dünya için hem de ölüm sonrası hayat için dengeli bir şekilde çalışmaktır. Kısa ve net. Hiç bir şey boşuna var olmamıştır. Yaşam da öyle. Bismillahirrahmanirrahim. “Göğü, yeri ve ikisi arasındakileri boş yere yaratmadık; bu inkâr edenlerin zannıdır” “Biz gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri oyuncular olarak -oyun ve eğlence olsun diye- yaratmadık. Bunları sadece gerçekle yarattık. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.” “Biz yeri, göğü ve arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık. Eğer bir eğlence edinmek isteseydik onu kendi katımızdan edinirdik. Yapacak olsaydık böyle yapardık” 8 Yaşamanın amacı hem dünya için hem de ölüm sonrası hayat için dengeli bir şekilde çalışmaktır. Kısa ve net. Hiç bir şey boşuna var olmamıştır. Yaşam da öyle. Bismillahirrahmanirrahim. “Göğü, yeri ve ikisi arasındakileri boş yere yaratmadık; bu inkâr edenlerin zannıdır” “Biz gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri oyuncular olarak -oyun ve eğlence olsun diye- yaratmadık. Bunları sadece gerçekle yarattık. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.” “Biz yeri, göğü ve arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık. Eğer bir eğlence edinmek isteseydik onu kendi katımızdan edinirdik. Yapacak olsaydık böyle yapardık” Kızgın atmasaydın iyidi. Sabah açılsaydı konu kafam daha iyi çalışırdı. 10 Karnıyarık tanrısına tapmak. Sure peygamberlerden bahsettiği için bu ismi almıştır. Sure, uyarı ile başlamaktadır. İnsanların hesap zamanının geldiği, buna rağmen insanların aldırış etmediği vurgulanmaktadır. Rabbimizin uyarılarıyla insanların alay ettiği bildirilmektedir. Alaylarının sonunda da acı bir azapla yüz yüze kaldıkları anlatılmaktadır. Yeniden dirilme, Allah-u Teala’nın tek ilah oluşu, yerin göğün yaratılışı ve canlıların yaratılışı gibi konulara değinilmiştir. Son kısımda, Hazreti İbrahim, Davut, Süleyman, Nuh, Lut, Eyyup, Zulkifl, Yunus, İdris ve Zekeriyya aleyhisselamdan Enbiya suresinin Türkçe okunuşu ve Arapça okunuşunu ilgili bölümleri ziyaret ederek, sureyi okuyabilirsiniz. Enbiya suresinin Arapça bölümü, hareketli bir şekilde hazırlanmıştır ve bilgisayar hatlıdır. Türkçe bölümü, Arapça okuyamayanlar için hazırlanmıştır. Bu bölüm, Arapçadan çevrilmiştir. Enbiya suresini dinlemek isteyenler, dinle’ butonunu tıklayabilir. Sure, tecvid kurallarına uygun şekilde hazırlanmıştır. Enbiya suresinin tefsirini ve mealini okumak için, tefsir ve meal butonunu tıklanabilir. Bu bölümler, Diyanet tefsir kaynaklarında geçmektedir. Meal, surenin Arapçadan Türkçeye tercüme edilmiş halidir. Tefsir, İslam kaynaklarına göre surenin açıklanmış halidirEnbiya Suresi Türkçe lin nasi hısabühüm ve hüm fı ğafletim mu' ye'tıhim min zikrim mir rabbihim muhdesin illestemeuhü ve hüm yel' kulubühüm ve eserrun necvellezıne zalemu hel haza illa beşerum mislüküm e fete'tunes sıhra ve entüm rabbi ya'lemül kavle fis semai vel erdı ve hüves semiul kalu adğasü ahlamim belifterahü bel hüve şaır felye'tina bi ayetin kema ürsilel amenet kablehüm min karyetin ehleknaha e fe hüm yü' ma erselna kableke illa ricalen nuhıy ileyhim fes'elu ehlez zikri in küntüm la ta' ma cealnahüm cesedel la ye'külunet taame ve ma kanu sadaknahümül va&'de fe enceynahüm ve men neşaü ve ehleknel kad enzelna ileyküm kitkaben fıhi zikruküm e fe la ta' kem kasamna min karyetin kanet zalimetev ve enşe'na ba'deha kavmen ehassu be'sena izahüm minha terküdu varciu ila ma ütriftüm fıhi ve mesakiniküm lealleküm tüs' ya veylena inna künna ma zalet tilke da'vahüm hatta cealnahüm hasıyden ma halaknes semae vel erda ve ma beynehüma eradna en nettehıze lehvel lettehaznahü mil ledünna in künna nakzifü bil hakkı alel batıli fe yedmeğuhu fe iza hüve zahık ve lekümül veylü mimma lehu men fis semavati vel ard ve men ındehu la yestekbirune an ıbadetihı ve la ven nehara la alihetem minel erdı hüm kane fıhima alihetün ilellahü lefesedeta fe sübhanellahi rabbil arşi amma yüs'elü amma yef'alü ve hüm yüs' min dunihı aliheh kul hatu bürhanekümv haza zikru mem meıye ve zikru men kablı bel ekseruhüm la ya'lemunel hakka fehüm mu' ma erselna min kablike mir rasulin illa nuhıy ileyhi ennehu la ilahe illa ene fa' kalüttehazer rahmanü veleden sübhaneh bel ıbadüm yesbikunehu bil kavli ve hüm bi emrihı ya' ma beyne eydıhim ve ma halfehüm ve la yeşfeune illa li menirteda ve hüm min haşyetihı mey yekul minhüm innı ilahüm min dunihı fe zalike neczıhi cehennem kezalike necziz ve lem yerallezıne keferu ennes semavati vel erda kaneta ratkan fe fetaknahüma ve cealna minel mai külle şey'in hayy e fe la yü' cealna fıha ficacen sübülel leallehüm cealnes semae sakfem mahfusa ve hüm an ayatiha mu' hüvellezı halekal leyle ven nehara veş şemse vel kamer küllün fı felekiy ma cealna li beşerim min kablikel huld efeim mitte fehümül nefsin zaikatül mevt ve nebluküm biş şerri vel hayri fitneh ve ileyna iza raakellezıne keferu iy yettehızuneke illa hüzüva e hazellezı yezküru aliheteküm ve hüm bi zikrir rahmani hüm insanü min acel se ürıküm ayatı fe la testa' yekulune meta hazel va'dü in küntüm ya'lemüllezıne keferu hıyne la yeküffune av vücuhihimün nara ve la an zuhurihim ve la hüm te'tıhim bağteten fe tebhetühüm fe la yestetıy'une raddeha ve la hüm le kadistühzie bi rusülim min kablike fe haka billezıne sehıru minhüm ma kanu bihı mey yekleüküm bil leyli vne nehari miner rahmanv bel hüm an zikri rabbihim mu' lehüm alihetün metneuhüm min dunina la yestetıy'une nasra enfüsihim ve la hüm minna metta'na haülai ve abaehüm hatta tale aleyhimül umür e fela yeravne enna ne'til erda nenkusuha min atrafiha e fehümül innema ünziruküm bil vahyi ve la yesmeus summüd düae iza ma leim messethüm nefhatüm min azabi rabbike le yekulünne ya veylena inna künna nedaul mevazinel kısta li yevmil kıyameti fe la tuzlemü nefsün şey'a ve in kane miskale habbetim min hardelin eteyna biha ve kefa bina le kad ateyna musa ve harunel fürkane ve dıyaev ve zikral lil yahşevne rabbehüm bil ğaybi ve hüm mines saati haza zikrum mübarakün enzelnah e fe entüm lehu lekad ateyna ibrahıme ruşdehu min kablü ve künna bihı kale li ebıhi ve kavmihı ma hazihit teemasılülletı entüm leha vecedna abaena leha le kad küntüm entüm ve abaüküm fı dalalim ec'tena bil hakkı em ente minel ber rabbüküm rabbüs semavati vel erdıllezı fetarahünne ve ene ala zaliküm mineş tellahi le ekıdenne asnameküm ba'de en tüvlelu cealehüm cüzazen illa kebıral lehüm leallehüm ileyhi men feale haza bi alihetina innehu le minez semı'na fetey yezküruhüm yükalü lehu fe'tu bihı ala a'yünin nasi leallehüm e ente fealte haza bialihetina ya bel fealehu kebiruhüm haza fes'eluhüm in kanu raceu ila enfüsihim fe kalu inneküm entümüz nükisu ala ruusihim lekad alimte ma haülai efeta'büdune min dunillahi ma la yenfeuküm şey'ev ve la leküm ve li ma ta'büdune min dunillah efela ta' harrikuhü vensuru aliheteküm in küntüm ya naru kunı berdev ve selamen ala eradu bihı keyden fe cealnahümül necceynahü ve lutan ilel erdılletı birakna fıha lil vehebna lehu ishak ve ya'kube nafileh ve küllen cealna cealna hüm eimmetey yehdune bi emrina ve evhayna ileyhim fı'lel hayrati ve ikames salati ve ıtaez zekah ve kanu lena lutan ateynahü hukmev ve ılmev ve necceynahü minel karyetilletı kanet ta'melül habis innehüm kanu kavme sev'in edhalnahü fı rahmetina innehu mines nuhan iz nada min kablü festecebna lehu fenecceynahü ve ehlehu minel kerbil nasarnahü minel kavmillezıne kezzebu bi ayatina innehüm kanu kavme sev'in fe ağraknahüm davude ve süleymane iz yahkümani fil harsi iz nefeşet fıhi ğanemül kavm ve künna li hukmihim fehhemnaha süleyman ve küllen ateyna hukmev ve ılmev ve sehharna mea davudel cibale yüsebbıhne vet tayr ve künna allemnahü san'ate lebusil leküm li tuhsıneküm mim be'siküm fe hel entüm li süleymaner rıha asıfeten tecrı bi emrihı ilel erdılletı barakna fıha ve künna bi külli şey'in mineş şeyatıyni mey yeğusune lehu ve ya'melune amelen dune zalik ve künna lehüm eyyube iz nada rabbehu ennı messeniyed durru ve ente erhamür lehu fe keşefna ma bihı min durriv ve ateynahü ehlehu ve mislehüm meahüm rahmetem min ındina ve zikra lil ismaıyle ve idrıse ve zel kifl küllüm mines edhalnahüm fı rahmetina innehüm mines zen nuni iz zehebe müğadıben fe zanne el len nakdira aleyhi fe nada fiz zulümati el la ilahe illa ente sübhaneke innı küntü minez lehu ve necceynahü minel ğamm ve kezalike nüncil mü' zekeriyya iz nada rabbehu rabbi la tezernı fardev ve ente hayrul lehu ve vehebna lehu yahya ve aslahna lehu zevceh innehüm kanu yüsariune fil hayrati ve yed'unena rağabev ve raheba ve kanu lena ahsanet ferceha fe nefahna fıha mir ruhına ve cealnaha vebneha ayetel lil hazihı ümmetüküm ümmetev vahıdetev ve ene rabbüküm fa' tekattau emrahüm beynehüm küllün ileyna mey ya'mel minas salihati ve hüve mü'minün fe la küfrane li sa'yih ve inna lehu haramün ala karyetin ehleknaha ennahüm la iza fütihat ye'cucü ve me'cucü ve hüm min külli hadebiy va'dül hakku fe iza hiye şahısatün ebsarullezıne keferu ya veylena kad künna fı ğafletim min haza bel künna ve ma ta'büdune min dunillahi hasabü cehennem entüm leha kane haülai alihetem ma veraduha ve küllün fıha fiha zefıruv ve hüm fıha la sebekat lehüm minel husna ülaike anha müb' yesmeune hasıseha ve hüm fı meştehet enfüsühüm yahzünülümül fezeul ekberu ve tetelekkahümül melaikeh haza yevmükümüllezı küntüm natvis semae ke tayyis sicililli lil kütüb kema bede'na evvele halkın nüıydüh va'den aleyna inna künna le kad ketabna fiz zeburi mim ba'diz zikri ennel erda yerisüha ıbadiyas fı haza le belağal li kavmil ma erselnake illa rahmetel lil innema yuha ileyye ennema ilahüküm ilahüv vahıd fe hel entüm in tevellev fe kul azentüküm ala seva' ve in edrı e karıbün em beıydüm ma ya'lemü ma in edrı leallehu fitnetül leküm ve metaun ila rabbıhküm bil hakk ve rabbüner rahmanül müsteanü ala ma tesıfuEnbiya Suresi Türkçe hesaba çekilmeleri yaklaştı. Halbuki onlar gaflet içinde yüz kendilerine yeni bir öğüt bir uyarı gelmez ki, onlar mutlaka onu alaya alarak, kalpleri de gaflette olarak dinlemesinler. O zulmedenler gizlice şöyle konuştular "Bu da ancak sizin gibi bir insan. Şimdi siz göz göre göre sihre mi kapılacaksınız?" onlara dedi ki "Rabbim yerdeki ve gökteki her sözü bilir. O hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir." "Hayır, bunlar karma karışık yalancı düşlerdir. Hayır, onu kendisi uydurdu, hayır, o bir şairdir. Eğer böyle değilse önceki peygamberlerin mucizelerle gönderildikleri gibi o da bize bir mucize getirsin" önce helak ettiğimiz hiçbir memleket halkı iman etmedi de şimdi bunlar mı iman edecekler? önce de ancak kendilerine vahyettiğimiz bir takım erkekleri peygamber gönderdik. Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine onları yemek yemez bir beden yapısında yaratmadık. Onlar ölümsüz de onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik. Kendilerini ve dilediğimiz kimseleri kurtardık. Haddi aşanları ise helak size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız? zulmetmekte olan nice memleket kırıp geçirdik ve onlardan sonra başka başka toplumlar meydana azabımızı hissedince hemen oradan süratle "Kaçmayın, o içinde şımartıldığınız bolluğa ve yurtlarınıza dönün. Çünkü sorulacaksınız" bizlere! Bizler gerçekten zalim kimseler idik" onları biçilmiş ekin, sönmüş ateş gibi yapıncaya kadar bu feryatları devam yeri, göğü ve arasındakileri oyun olsun diye bir eğlence edinmek isteseydik onu kendi katımızdan edinirdik. Yapacak olsaydık böyle biz hakkı batılın üzerine atarız da beynini parçalar. Bir de bakarsın yok olup gitmiş. Allah'a karşı yakıştırdığınız nitelemelerden ötürü yazıklar olsun size! ve yerde kim varsa hep onundur. O'nun katındakiler ne ona ibadetten çekinir ve büyüklenir ne de yorgunluk ve bıkkınlık ara vermeksizin gece gündüz tespih yerden, ölüleri diriltebilecek bir takım ilahlar mı edindiler? yerde ve gökte Allah'tan başka ilahlar olsaydı kesinlikle ikisinin de düzeni bozulurdu. Demek ki, Arş'ın Rabbi Allah onların nitelemelerinden uzaktır, yaptığından dolayı sorgulanamaz fakat onlar ondan başka ilahlar mı edindiler? De ki "Haydi getirin delilinizi! İşte benimle beraber olanların kitabı ve işte benden öncekilerin kitabı Hiçbirinde birden fazla ilah olduğuna dair hiçbir delil yok. Şüphesiz çokları hakkı bilmezler de bu sebeple yüz çevirirler." önce gönderdiğimiz bütün peygamberlere, "Şüphesiz, benden başka hiçbir ilah yoktur. Öyleyse bana ibadet edin" diye iken "Rahmân çocuk edindi" dediler. O böyle şeylerden uzaktır, yücedir. Hayır, evlat diye niteledikleri o melekler ikrama erdirilmiş Allah'tan önce söz söylemezler ve hep onun emriyle iş onların önlerindekini de arkalarındakini de yaptıklarını da yapacaklarını da bilir. Onlar onun razı olduğu kimselerden başkasına şefaat etmezler ve hepsi onun korkusuyla her kim, "Allah'tan başka ben de şüphesiz bir ilahım" derse böylesini cehennemle cezalandırırız. İşte biz zalimleri böyle edenler, göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi görmediler mi? Hâlâ inanmayacaklar mı? sarsmasın diye yere de sabit dağlar yerleştirdik ve varacakları yere yol bulabilsinler diye ondan geçitler yollar meydana de korunmuş bir tavan yaptık. Onlar ise oradaki, Allah'ın varlığını gösteren delillerden yüz geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratandır. Her biri bir yörüngede senden önce de hiçbir beşere ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen ölürsen onlar ebedi mi kalacaklar? nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize edenler seni gördükleri zaman ancak alaya alırlar. "Bu mu ilahlarınızı diline dolayan?" derler. Halbuki kendileri Rahmân'ın kitabını inkar çok aceleci tezcanlı yaratılmıştır. Size yakında âyetlerimi göstereceğim. Şimdi acele de "Eğer doğru söyleyenler iseniz bu tehdit ne zaman gerçekleşecek?" edenler, yüzlerinden ve sırtlarından ateşi savamayacakları ve hiçbir yardım da görmeyecekleri vakti bir bilseler! o tehdit edildikleri azap onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşkınlıktan dondurup bırakacak. Artık ne onu geri çevirmeye güçleri yetecek, ne de kendilerine göz senden önce de birçok peygamberle alay edildi de içlerinden alay edenleri, o alaya aldıkları şey Muhammed! De ki "Size azab edecek olsa gece ve gündüz Rahmân'ın azabından sizi kim koruyacak?" Öyle iken onlar Rablerinin zikrinden yüz bizim dışımızda onları koruyacak ilahları mı var? O ilah edindikleri nesneler kendilerine bile yardım edemezler. Zaten onlar bizden de yardım biz onları da atalarını da, faydalandırdık. Öyle ki uzun süre yaşadılar. Ama, artık görmüyorlar mı ki, biz yeryüzünü çevresinden eksiltiyoruz? O halde onlar mı galip gelecekler? ki "Ben sizi ancak vahy ile uyarıyorum." Ama sağırlar uyarıldıkları vakit çağrıyı onlara Rabbinin azabından hafif bir esinti dokunsa, muhakkak "Eyvah bize! Gerçekten biz zalim kimselerdik" günü için adalet terazileri kuracağız. Öyle ki hiçbir kimseye zerre kadar zulmedilmeyecek. Yapılan iş bir hardal tanesi ağırlığınca da olsa, onu getirip ortaya koyacağız. Hesap görücü olarak biz biz Mûsâ ile Hârûn'a, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için o Furkân'ı Tevrat'ı bir ışık ve öğüt olarak görmedikleri halde Rablerinden içten içe korkarlar. Onlar kıyamet gününden de bu Kur'an da bizim indirdiğimiz mübarek bir öğüttür. Şimdi siz bunu mu inkar ediyorsunuz? daha önce de İbrahim'e doğruyu yanlıştan ayırma yeteneğini verdik. Biz zaten onu o babasına ve kavmine, "Ne bu tapınıp durduğunuz heykeller?" bunlara ibadet ediyor bulduk" "Andolsun, Siz de, atalarınız da apaçık bir sapıklık içindesiniz" gerçeği mi getirdin, yoksa sen bizimle eğleniyor musun?" dedi ki "Hayır! Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbidir. O bunları yaratandır ve ben de buna şahitlik edenlerdenim." yemin ederim ki, siz arkanızı dönüp gittikten sonra ben putlarınıza muhakkak bir tuzak İbrahim belki kendisine başvururlar diye içlerinden bir büyüğü bırakarak onları putları paramparça "Kim yaptı bunu tanrılarımıza! Muhakkak o zalimlerden biridir" bazıları, "İbrahim denilen bir gencin onları diline doladığını duyduk" kısmı da "O halde haydi, onu insanların gözü önüne getirin. Belki bu konuda şahitlik ederler" gelince "Sen mi yaptın bunu ilahlarımıza ey İbrahim" ki, "Hayır! Bunu şu büyükleri yapmıştır. Konuşabiliyorlarsa onlara sorun, bakalım!" üzerine birbirlerine dönüp, "Hiç şüphesiz asıl zalimler sizsiniz siz" eski inanç ve inatlarına döndüler ve, "Andolsun bunların konuşmayacağını sen de bilirsin" şöyle dedi "Öyle ise siz, hâlâ Allah'ı bırakıp da, size hiçbir fayda, hiçbir zarar veremeyecek şeylere mi tapacaksınız?"67."Yazıklar olsun, size de; Allah'ı bırakıp tapmakta olduklarınıza da! Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?"68.İçlerinden bazıları, "Eğer bir şey yapacaksanız, onu yakın da ilahlarınıza yardım edin" ateş! İbrahim'e karşı serin ve esenlik ol" böyle bir tuzak kurmak istediler. Fakat biz onları en çok zarar edenler durumuna Lût ile beraber kurtarıp, içinde âlemler için bereketler kıldığımız yere İshak'ı ve ayrıca da Yakub'u bağışladık ve her birini salih kimseler bizim emrimizle doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlar işlemeyi, namazı dosdoğru kılmayı, zekatı vermeyi vahyettik. Onlar sadece bize ibadet eden Lût'a da bir hikmet ve bir ilim verdik ve onu çirkin işler yapan memleketten kurtardık. Gerçekten onlar kötü bir toplum idiler, fasık Allah'ın emrinden çıkan kimseler rahmetimizin içine soktuk. Çünkü o, gerçekten salih Muhammed! Nûh'u da hatırla. Hani o daha önce dua etmişti de biz onun duasını kabul ederek, kendisini ve ailesini o büyük sıkıntıdan tufandan yalanlayanlara karşı ona yardım etmiştik. Şüphesiz onlar kötü bir toplumdu. Bu yüzden biz de onları topyekün suda ile Süleyman'ı da hatırla. Hani bir ekin tarlası hakkında hüküm veriyorlardı. Çünkü halkın koyunları o ekine girmişti. Biz de hükümlerine şahit hüküm vermeyi Süleyman'a kavratmıştık. Zaten her birine hükümranlık ve ilim vermiştik. Dâvûd ile birlikte, Allah'ı tespih etmeleri için dağları ve kuşları onun emrine verdik. Bunları yapan biz de Davud'a, sizin için, zırh yapma sanatını öğrettik ki, savaşlarınızda sizi korusun. Şimdi siz şükrediyor musunuz? hizmetine de güçlü esen rüzgarı verdik. Rüzgar, onun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere eser giderdi. Biz her şeyi hakkıyla de şeytanlardan, Süleyman için dalgıçlık eden ve daha bundan başka işler yapanları da onun emrine verdik. Hep onları zapteden da hatırla. Hani o Rabbine, "Şüphesiz ki ben derde uğradım, sen ise merhametlilerin en merhametlisisin" diye niyaz de onun duasını kabul edip kendisinde dert namına ne varsa gidermiştik. Tarafımızdan bir rahmet ve kullukta bulunanlar için de bir ibret olmak üzere ona ailesini ve onlarla beraber bir mislini daha İdris'i ve Zülkifl'i de hatırla. Bunların hepsi da rahmetimizin içine soktuk. Şüphesiz onlar salih da Hani öfkelenerek halkından ayrılıp gitmişti de kendisini asla sıkıştırmayacağımızı sanmıştı. Derken karanlıklar içinde, "Senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni eksikliklerden uzak tutarım. Ben gerçekten nefsine zulmedenlerden oldum" diye dua de duasını kabul ettik ve kendisini kederden kurtardık. İşte biz mü'minleri böyle da hatırla. Hani o, Rabbine, "Rabbim! Beni tek başıma bırakma. Sen varislerin en hayırlısısın" diye dua de onun duasını kabul ettik ve kendisine Yahya'yı bağışladık. Eşini de kendisi için, doğurmaya elverişli kıldık. Onlar gerçekten hayır işlerinde yarışırlar, rahmetimizi umarak ve azabımızdan korkarak bize dua ederlerdi. Onlar bize derin saygı duyan korumuş olan kadını da Meryem'i de hatırla. Ona ruhumuzdan üflemiştik. Kendisini de, oğlunu da âlemlere kudretimizi gösteren birer delil bu İslâm, tek ümmet din olarak sizin ümmetiniz dininizdir. Ben de Rabbinizim. Onun için sadece bana kulluk işlerini kendi aralarında parça parça ettiler. Hepsi de ancak bize halde kim mü'min olarak bir salih amel işlerse, çalışması asla inkâr edilmez. Şüphesiz biz onu ettiğimiz bir memleket halkının bize dönmemeleri Ye'cüc ve Me'cüc'ün önü açıldığı zaman her tepeden akın vaad kıyametin kopması yaklaşır, bir de bakarsın inkâr edenlerin gözleri açılıp donakalmıştır. "Eyvah bizlere! Doğrusu biz bundan gafildik. Hatta biz zalim kimselermişiz" şüphesiz siz ve Allah'tan başka kulluk ettikleriniz cehennem odunusunuz. Siz oraya onlar ilah olsalardı oraya varmazlardı. Halbuki hepsi orada ebedi orada derin bir iç çekişleri vardır! Onlar orada hiçbir şey kendileri için tarafımızdan en güzel mükafat hazırlanmış olanlar var ya; işte bunlar cehennemden cehennemin hışıltısını bile duymazlar. Canlarının istediği nimetler içinde ebedi olarak büyük korku bile onları tasalandırmaz ve melekler onları, "İşte bu, size vaad edilen mutlu gününüzdür" diyerek kağıt tomarlarının dürülmesi gibi göğü düreceğimiz günü düşün. Başlangıçta ilk yaratmayı nasıl yaptıysak, -üzerimize aldığımız bir vaad olarak- onu yine yapacağız. Biz bunu muhakkak Zikir'den Tevrat'tan sonra Zebûr'da da, "Yere muhakkak benim iyi kullarım varis olacaktır" diye bunda Allah'a kulluk eden bir toplum için yeterli bir mesaj Muhammed! Seni ancak âlemlere rahmet olarak ki "Bana ancak, ilahınızın yalnızca bir tek ilah olduğu vahyolunuyor. Artık müslüman oluyor musunuz?" yüz çevirirlerse, de ki "Bana emrolunanı, ayırım yapmadan size eşit olarak bildirdim. Tehdit edildiğiniz şey yakın mı yoksa uzak mı, bilmiyorum."110."Şüphesiz, Allah sözün açığa vurulanını da bilir, gizlediğinizi de bilir."111."Bilmem! Belki bu mühlet sizin için bir imtihan ve bir vakte kadar yararlanmadır."112.Peygamber, "Ey Rabbim! Hak ile hüküm ver. Bizim Rabbimiz, sizin nitelemelerinize karşı yardımı istenecek olan Rahmân'dır" Suresi Arapça YazılışıEnbiya Suresi KonusuSûrede Allah’ın birliğinin yanı sıra O’nun eş, ortak ve çocuk edinmekten münezzeh olduğu; vahiy, peygamberlik ve insanların vahiy karşısındaki tutumu, kıyamet alâmetleri, kıyamet halleri, öldükten sonra dirilme ve hesap verme gibi İslâm’ın temel inançları ele alınmakta; insanlarda ve kâinatta Allah’ın kudretini gösteren delillere, Allah’ın büyüklüğüne, kâinatın bütünlüğü ve düzeni ile Allah’ın birliği arasında bir irtibat bulunduğuna dikkat çekilmektedir. Bu arada hayat ve ölüm konularına yer verilmekte, hiçbir insanın ebedî olarak yaşayamayacağı hatırlatılarak insanların bu gerçek ışığında davranmaları istenmektedir. Peygamberleri yalanlayan önceki kavimlerin helâk oldukları, sonrakilerin onların yurtlarını ve kalıntılarını gördükleri halde ibret almadıkları için cezaya çarptırıldıkları bildirilmekte; Hz. İbrâhim’in putperest kavmiyle olan mücadelesine, bazı peygamberlerin kıssalarından kesitlere yer verilmekte, son olarak da Hz. Muhammed aleyhisselâmın âlemlere rahmet olarak gönderilmiş bir peygamber olduğu ifade edilmekte ve davetinin esasları Suresi Tefsir Kur'an YoluYüce Allah dünyayı, hayatı ve ölümü imtihan için yani kimin daha güzel işler yapacağını ortaya çıkarmak için yaratmış, dünyada insana sayılamayacak kadar çok nimet vermiştir. Bu nimetlerin karşılığında ondan kendisine şükretmesini, emirlerine itaat edip yasaklarından sakınmasını istemektedir. Âyet-i kerîmede, insanların bu nimetlerden bir gün hesaba çekileceği ve o günün yaklaştığı haber verilerek uyarılmakta, o gün için hazırlıklı olmaları istenmektedir. Ancak imtihan için yaratılan insanoğlu, bu uyarılara rağmen hürriyetini yanlış yönde kullanarak nefsinin isteklerine uyup gerçeklere sırt çevirebilmekte ve kendine verilmiş olan bu sınırlı ömrü gaflet içinde geçirebilmektedir. Müminin gaflette bulunması, âhiret gününe iman ettiği halde orası için gereken hazırlığı yapmadığı, günahlardan sakınmadığı, tövbe edip Allah’a kulluk görevlerinde gereken hassasiyeti göstermediği ve iyi işler yapmadığı anlamına gelir. İnkârcının gaflette bulunması ise kendini yaratan bir aşkın kudretin bulunduğunu, başı boş bir varlık olarak yaratılmış olmadığını, dünyada yaptığı iyiliklerden de kötülüklerden de sorumlu olduğunu düşünmemesi, peygamber ve ilâhî vahiy tarafından uyarıldığında da bunlara sırt çevirmesi ve kulak tıkamasıdır. Oysa hesap günü kesinkes geleceği için âyette geçmiş zaman şekli kullanılmıştır gaflet hakkında bilgi için bk. Süleyman Uludağ, “Gaflet”, DİA, XIII, 283.Enbiya Suresinin FaziletiEnbiyâ sûresinin faziletine dair Übey b. Kâb’dan rivayet edilip bazı tefsirlerde yer alan meselâ bk. Zemahşerî, III, 110; Beyzâvî, IV, 285 ve söz konusu sûreyi okuyanın kıyametteki hesabının kolay görüleceğinden, ayrıca Kur’an’da adı geçen her peygamberin kendisine selâm verdiğinden söz eden hadisin mevzû olduğu kabul edilmiştir bk. İbnü’l-Cevzî, I, 239-241; Zerkeşî, I, 432.Enbiya Ne Demek?Nebi kelimesinin çoğulu olan enbiya, peygamberler demektir. İlk peygamber, aynı zamanda ilk insan olan Adem'dir. Son peygamber ise güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderilmiş olan Hz. Muhammed' Suresi Kaçıncı Cüzde?Enbiya Suresi, Kur'an-ı Kerim'de 17. cüzde yer almaktadır. Enbiya Suresi Kaç Sayfa?Enbiya Suresi 321. sayfada başlayıp, 330. sayfada ise bitmektedir. Toplamda 10 sayfadır. ❬ Önceki Sonraki ❭ Your browser doesn’t support HTML5 audio وَمَا خَلَقْنَا ٱلسَّمَآءَ وَٱلْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَٰعِبِينَ Ve mâ halaknes semâe vel arda ve mâ beynehumâ lâıbînlâıbîne. Biz yeri, göğü ve arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık. Türkçesi Kökü Arapçası ve وَمَا biz yaratmadık خ ل ق خَلَقْنَا göğü س م و السَّمَاءَ ve yeri ا ر ض وَالْأَرْضَ ve bulunanları وَمَا bunlar arasında ب ي ن بَيْنَهُمَا eğlence için ل ع ب لَاعِبِينَ Diyanet İşleri Başkanlığı Biz yeri, göğü ve arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık. Diyanet Vakfı Biz, göğü, yeri ve bunlar arasındakileri, oyuncular işi, eğlencesi olarak yaratmadık. Elmalılı Hamdi Yazır Sadeleştirilmiş Biz, göğü, yeri ve arasındakileri oyunculuk etmek üzere yaratmadık. Elmalılı Hamdi Yazır Biz gök ile yeri ve aralarındaki şeyleri, boş bir eğlence için yaratmadık. Ali Fikri Yavuz Biz, gök ile yeri ve aralarındaki şeyleri, boş bir eğlence için yaratmadık. Elmalılı Hamdi Yazır Orijinal Biz o Göğü ve Yeri oyunculuk etmek üzere yaratmadık Fizilal-il Kuran Biz göğü, yeri ve ikisi arasındaki varlıkları oyun olsun diye yaratmadık. Hasan Basri Çantay Biz göğü de, yeri de, ikisinin arasında bulunan şeyleri de oyuncular ın işi olarak yaratmadık. İbni Kesir Biz; göğü, yeri ve ikisinin arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık. Ömer Nasuhi Bilmen Ve göğü ve yeri ve bunların aralarında olanları, oyuncular olarak yaratmadık. Tefhim-ul Kuran Biz, bir ´oyun ve oyalanma konusu´ olsun diye göğü, yeri ve ikisi arasında bulunanları yaratmadık. Kur’an’da; iki kez geçen "Biz göğü ve yeryüzünü ve bu ikisinin arasındakileri … yaratmadık وَمَا خَلَقْنَا السَّمَاء وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا” ifadesi ile bir defa geçen “Biz gökleri ve yeryüzünü ve ikisi arasındakileri … yaratmadık وَمَا خَلَقْنَا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا.” ifadesi toplam üç Mekki surenin üç ayetinde yer almaktadır. Bu yazıda ilgili ayetler, içlerinde bulundukları surelerin iniş sırasına göre ele alınacaktır. Dünya hayatının geçici güzelliklerine kapılan inkârcılar, mükemmel bir şekilde yaratılmış göğün ve yeryüzünün yaratılma nedenini görmezden gelmektedirler “Biz göğü ve yeryüzünü ve bu ikisinin arasındakileri boş yere yaratmadık. Bu inkâr edenlerin zannıdır. Ateşe atılacak inkârcıların vay haline!” Sad, 38 27. Gök ve yeryüzü, insan için iki büyük nimettir. O nimetleri veren, onlardan faydalanan kimseleri imtihan etmektedir ve ahirette de söz konusu nimetlerden hesaba çekecektir. Ahiret inancının olmayışı, dünya hayatını anlamsızlaştırır. Çünkü bu dünyada mazlumlar, zalimlerden hakkını tam olarak alamamaktadır. Adalet, ölüm sonrası diriliş ve ardından herkesin yaptığının tartılması sonucu tam olarak gerçekleşecektir. Peygamberlerin tebliğini göz ardı eden inkârcıların ahirette alacağı karşılık, yakıp kavuran bir ateştir! İnkârcıların akıbetine uğramak istemeyen müminler, yaptıkları güzel işlerin boşa gideceğinden endişelenmemelidir. Yapılan en ufak bir iyilik, Allah için gizli değildir. Onun melekleri, irade sahibi varlıkların yaptıkları her şeyi kaydederler. Dünya hayatının hedefinin, oyun ve eğlence dolduğunu ileri sürenler, dolaylı olarak onu yaratanın, eğlendiğini de ileri sürmüş olmaktadır “Biz gökleri ve yeryüzünü ve bu ikisinin arasındakileri oyuncular olarak yaratmadık.” Duhan, 44 38. Allah yarattıklarını bir hikmete dayalı olarak yaratmıştır. Ne var ki iblise, dünya hayatının son bulmasına kadar “dünya hayatının hedefini eğlenceymiş gibi” gösterip insanları saptırma izin verilmiştir. Bu vesveseye karşı direnen ve Allah’a itaati seçenler kurtulacaktır. Dünyanın oyun ve eğlence mekânı olduğu doğrudur “Bu dünya hayatı bir eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Ahiret yurdu ise işte asıl hayat odur. Keşke bilselerdi.” Ankebut, 29 64. Dünya hayatı geçicidir. Doğru olan şey, ahireti önceleyerek yaşamaktır. Zaten dünyanın oyun ve eğlence yeri olması, onun yaratılış amacıyla değil, imtihan yeri olmasıyla ilişkilidir “Biz göğü, yeri ve bu ikisinin arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık.” Enbiya, 21 16. Önceki iki ayette olduğu gibi bu ayette de göğün ve yeryüzünün anlamsızlıktan uzak olduğu belirtilmekte ve Allah, kendisi için “biz” ifadesini kullanmaktadır “Biz göğü ve yeri ve bu ikisinin arasındakileri oyuncular olarak yaratmadık.” Enbiya, 21 16. Allah için Arapça’da özel bir zamir yoktur. Bu nedenle olsa gerek Allah için Kur’an’da bazen “o”, bazen “ben” bazen de “biz” zamirleri kullanılmaktadır. Ayetteki “biz” ifadesi Allah’ın ortaklarının olduğunu değil, yüceliğini gösterir. Allah eğlence edinmek isteseydi elbette onu kendi katından edinirdi Enbiya, 21 17. Ancak O, eğlence edinmekten münezzehtir. Görüldüğü gibi gökler ve yeryüzü, anlamdan uzak ve oyun olsun diye yaratılmamıştır. Dünya hayatını eğlence görenler, bu bakış açılarının hesabını ahirette verecekler ancak onun imtihan olduğunu kavrayan ve buna göre hareket edenler ise kurtulanlardan olacaklardır.

biz yeri göğü ve arasındakileri oyun olsun diye yaratmadık